terk edilme korkusu

Terk edilme korkusu nedir, nasıl aşılır?

Photo of author

TERAPİEVİ

Terk edilme korkusu (fear of abandonment), kişinin sevdiği ya da güvendiği birinin onu bırakacağına dair sürekli bir kaygı duyduğu duygusal bir endişe türüdür. Bu korku, bireyin çocukluk döneminde yaşadığı travmalar, duygusal ihmaller veya yetişkinlik dönemindeki olumsuz deneyimlerden kaynaklanabilir. Genellikle kişilerde, güvensizlik, kıskançlık, aşırı bağımlılık ve sürekli onay arayışı gibi belirtilerle kendini gösterir.

Terk edilme korkusu, romantik ilişkilerden dostluklara kadar geniş bir yelpazede kişinin sosyal ve duygusal hayatını olumsuz etkileyebilir. Bununla birlikte, bu korkunun üstesinden gelmek mümkündür. Özellikle farkındalık geliştirmek, kişisel özgüveni artırmak ve profesyonel destek almak, bu korkunun yönetilmesine yardımcı olabilir.

Terk edilme korkusu kavramı, psikoloji literatüründe spesifik olarak belirli bir kişi tarafından ilk kez kullanılmış değildir. Ancak, bu kavramın temelini oluşturan bağlanma teorisi, ünlü İngiliz psikiyatrist ve psikanalist John Bowlby tarafından geliştirilmiştir. Bowlby, çocuklukta ebeveynlerle olan bağlanma deneyimlerinin, bireyin gelecekteki ilişkilerini ve duygusal gelişimini nasıl etkilediğini açıklamıştır. Bu teori, insanların duygusal bağlanma ihtiyacı ve terk edilme korkusunun kökenlerini anlamak için önemli bir temel sunar.

Bowlby’nin bağlanma teorisi, çocukluk döneminde yaşanan güvenli ya da güvensiz bağlanmanın, bireyin yetişkinlik dönemindeki duygusal tepkileri üzerinde büyük etkisi olduğunu savunur. Bu bağlamda, “terk edilme korkusu”, Bowlby’nin teorilerinde yer alan “güvensiz bağlanma” kavramının bir yan ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle güvensiz (anksiyöz) bağlanma stiline sahip kişiler, ilişkilerde terk edilme korkusunu daha yoğun yaşayabilirler.

Bu nedenle, terk edilme korkusu kavramının ardındaki teorik temelleri atan isim olarak John Bowlby kabul edilmektedir.

Terk edilme korkusunun belirtileri nelerdir?

Peki, terk edilme korkusunun belirtileri nelerdir ve bu durumla nasıl başa çıkabiliriz? Gelin, bu konuyu detaylı bir şekilde inceleyelim.

1. Sürekli güvence arama ihtiyacı: Terk edilme korkusu yaşayan kişiler, ilişkilerinde sürekli olarak güvence ararlar. Partnerlerine sık sık “Beni seviyor musun?” veya “Beni terk etmeyeceksin, değil mi?” gibi sorular sorabilirler. Bu, bireyin içsel olarak kendini güvende hissetmemesinden kaynaklanır. İlişkide sürekli bir teyit arayışı, kişinin kendi değerine dair duyduğu şüpheleri yansıtır.

2. Aşırı bağımlılık: Kişi, partnerine aşırı derecede bağımlı hale gelebilir. Terk edilme korkusu olan bireyler, hayatlarındaki kişilere karşı fazla bağlılık gösterirler ve bu kişilerin kendilerinden uzaklaşması durumunda büyük bir boşluk hissederler. Bu bağımlılık, ilişkide dengesiz bir güç dinamiği yaratabilir.

3. Kıskançlık ve güvensizlik: Terk edilme korkusu, kişide kıskançlık ve güvensizlik duygularını tetikleyebilir. Partnerin diğer insanlarla olan ilişkilerine karşı aşırı hassasiyet, sürekli bir karşılaştırma hali ve sadakatsizlik endişesi bu korkunun belirtilerindendir. Bu durum, ilişkinin kalitesini zedeleyebilir ve uzun vadede kopmalara neden olabilir.

4. İlişkilerde manipülasyon: Korkunun verdiği çaresizlik hissi, kişiyi manipülatif davranışlara yöneltebilir. Duygusal şantaj yapmak, partnerini suçlamak veya onu suçluluk duygusuyla kontrol altına almaya çalışmak, terk edilme korkusunun belirtisi olabilir. Bu davranışlar, aslında kişinin kendi güvensizlikleriyle başa çıkma yöntemidir.

5. İçsel eleştiri ve değersizlik hissi: Terk edilme korkusu yaşayan kişiler, kendilerine yönelik aşırı bir eleştiri ve değersizlik hissi yaşarlar. “Ben yeterince iyi değilim” ya da “Nasıl olsa beni terk edecek” gibi düşünceler, bireyin özsaygısını düşürür. Bu tür negatif düşünceler, kişinin hem kendisiyle hem de başkalarıyla olan ilişkilerini zorlaştırır.

6. İlişkiden kaçınma veya aşırı sahiplenme: Bazı kişiler terk edilme korkusuyla başa çıkmak için ilişkilerden tamamen kaçınabilirler. Yeni bir ilişkiye başlama korkusu, incinme riskini minimize etme çabasıyla ilgilidir. Diğer yandan, bazı kişiler ise mevcut ilişkilerini aşırı derecede sahiplenir ve partnerlerinin her adımını kontrol etmek isterler.

7. Ayrılık anksiyetesi: Terk edilme korkusu, ayrılık anksiyetesi ile doğrudan ilişkilidir. Ayrılık anksiyetesi, kişinin ilişkisindeki partneri ya da sevdikleriyle fiziksel olarak ayrı kalma durumunda yoğun stres ve panik yaşamasına neden olur. Bu durum, günlük yaşam aktivitelerini dahi olumsuz etkileyebilir.

Terk edilme korkusunun nedenleri nelerdir?

Çocukluk deneyimlerinden bağlanma stiline, geçmiş travmalardan biyolojik faktörlere kadar birçok etken terk edilme korkusuna yol açabilir. Burada terk edilme korkusunun bazı nedenleri listelenmektedir:

1. Çocukluk dönemi deneyimleri: Çocukluk dönemi, bireylerin duygusal gelişiminde kritik bir rol oynar. Özellikle ebeveynlerle olan ilişki, güven duygusunun oluşmasında belirleyicidir. Ebeveynlerinden yeterli ilgi ve sevgi göremeyen çocuklar, ilerleyen yaşlarda terk edilme korkusu geliştirebilirler. Bu çocuklar, ebeveynlerinin fiziksel ya da duygusal olarak sürekli yanında olmadığını hissettiklerinde güvensizlik duyguları oluşur. Ayrıca, boşanma, ebeveynlerden birinin kaybı ya da uzun süreli ayrılıklar gibi travmatik olaylar da terk edilme korkusunun gelişimine zemin hazırlayabilir.

2. Bağlanma stili: Bağlanma teorisi, bireylerin çocukluk döneminde ebeveynleriyle kurdukları ilişkinin, ileriki yaşamlarında romantik ve sosyal ilişkilerini nasıl etkilediğini açıklar. Güvenli bağlanma geliştiremeyen bireyler, ilişkilerinde sürekli bir terk edilme korkusu yaşayabilirler. Özellikle “kaygılı-bağlanma stili” olan kişiler, partnerlerinin onları terk edeceği korkusu ile ilişkilerde aşırı bağımlı ya da kıskanç bir tutum sergileyebilirler. Bu tür bireyler, genellikle partnerlerinin ilgisini kaybetmekten korkar ve bu korku nedeniyle ilişkilerini yıpratıcı hale getirebilirler.

3. Düşük özsaygı: Düşük özsaygıya sahip bireyler, kendilerini değersiz ya da sevilmeye layık hissetmeyebilirler. Bu duygular, terk edilme korkusunu daha da şiddetlendirebilir. Bir kişi, kendisini yeterince değerli görmediğinde, partnerinin ya da sevdiği birinin daha iyisini bulacağını ve onu terk edeceğini düşünebilir. Özsaygı eksikliği, sürekli onay arayışı ve aşırı bağımlılığa yol açabilir, bu da ilişkilerdeki dengeleri bozarak terk edilme korkusunu pekiştirebilir.

4. Geçmiş ilişkisel travmalar: Önceki romantik ilişkilerde yaşanan travmatik deneyimler, terk edilme korkusunun tetikleyici nedenlerinden biri olabilir. Aldatılma, terk edilme, ihmal edilme gibi olaylar, bireylerde derin duygusal yaralar bırakabilir. Geçmişte bu tür deneyimler yaşamış kişiler, yeni bir ilişkiye başladıklarında aynı acıları tekrar yaşamaktan korkabilirler. Bu nedenle, ilişkilerde sürekli bir tetikte olma hali ve güvensizlik gelişebilir.

5. Bağımlı kişilik bozukluğu: Terk edilme korkusu, bazı durumlarda bağımlı kişilik bozukluğu ile ilişkili olabilir. Bağımlı kişilik bozukluğu olan bireyler, genellikle birine ihtiyaç duymadan yaşayamayacaklarını düşünürler ve bu kişilerle kurdukları ilişkilerde aşırı bağlılık gösterirler. Bu bozukluğa sahip bireyler, terk edilme ihtimaline karşı yoğun kaygı yaşarlar ve genellikle ilişkiyi sürdürmek için kendi ihtiyaçlarını feda edebilirler.

6. Toplumsal ve kültürel etkiler: Toplumsal ve kültürel normlar da terk edilme korkusunu besleyebilir. Bazı toplumlarda, yalnızlık ya da evli olmamak, olumsuz bir şekilde değerlendirilebilir. Bu tür baskılar, bireylerin ilişkilerinde daha fazla kaygı yaşamasına neden olabilir. Ayrıca, medya ve popüler kültür de idealize edilen ilişki kalıpları sunarak bireylerin terk edilme korkularını artırabilir. “Mutlu ilişki” ya da “sonsuz aşk” kavramları, bireylerin ilişkilerindeki sorunları tolere edememelerine ve sürekli kaygı yaşamalarına yol açabilir.

7. Biyolojik ve genetik faktörler: Bazı araştırmalar, terk edilme korkusunun biyolojik ve genetik temelleri olabileceğini öne sürmektedir. Özellikle anksiyete bozukluklarına yatkınlığı olan bireyler, terk edilme korkusunu daha yoğun bir şekilde yaşayabilirler. Beyinde, özellikle serotonin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin dengesizliği, duygusal regülasyonu zorlaştırabilir ve bu da terk edilme korkusuna katkıda bulunabilir.

8. Kontrol ihtiyacı: Bazı bireyler, ilişkilerinde her şeyi kontrol etme arzusu taşırlar. Bu kontrol ihtiyacı, aslında terk edilme korkusundan kaynaklanabilir. İlişkinin her detayını kontrol ederek, terk edilme ihtimalini minimize etmeye çalışırlar. Ancak bu tür bir kontrolcülük, ilişkideki dengeyi bozarak, partnerin uzaklaşmasına yol açabilir ve korkulan terk edilme senaryosu gerçeğe dönüşebilir.

Terk edilme korkusu hangi ruhsal bozukluklarda daha sık görülür?

Terk edilme korkusu, bazı ruhsal bozukluklarla daha sık ilişkilendirilmektedir. İşte terk edilme korkusunun öne çıktığı bazı ruhsal bozukluklar:

1. Bağımlı kişilik bozukluğu: Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireyler, başkalarına aşırı derecede bağımlı olma eğilimindedir. Kendi başlarına karar almakta zorlanırlar ve sürekli olarak başkalarından onay ve destek ararlar. Bu kişiler, terk edilme korkusuyla çok yakından ilişkilidir. Bir ilişkide ya da herhangi bir sosyal bağda, terk edilme ihtimaline karşı yoğun kaygılar yaşayabilirler. Bu yüzden başkalarını memnun etme ve ilişkileri sürdürebilmek için kendi ihtiyaçlarını göz ardı etme eğiliminde olabilirler.

2. Borderline (sınırda) kişilik bozukluğu: Terk edilme korkusu, borderline kişilik bozukluğunun en belirgin özelliklerinden biridir. Bu bozukluğa sahip bireyler, ilişkilerinde yoğun ve dengesiz duygusal iniş çıkışlar yaşarlar. Terk edilme düşüncesi, onlarda öfke, depresyon ya da panik atak gibi yoğun tepkilere neden olabilir. Sık sık “sevgi” ve “nefret” arasında gidip gelen ilişkiler yaşarlar. Terk edilme korkusu, borderline kişilik bozukluğu olan kişilerde dürtüsel davranışlara ve ilişkilerde dengesizliklere yol açabilir.

3. Anksiyete bozuklukları: Terk edilme korkusu, bazı anksiyete bozukluklarında da önemli bir rol oynar. Özellikle yaygın anksiyete bozukluğu (YAB) olan bireylerde, terk edilme düşüncesi sürekli bir endişe kaynağı olabilir. Bu kişiler, gelecekte bir ilişkinin sona erebileceği ya da önemli bir kişinin onları terk edebileceği ihtimali üzerine sürekli kaygı yaşarlar. Bu kaygı, bireyin günlük hayatını ve ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.

4. Bağlanma bozuklukları: Çocukluk döneminde yaşanan bağlanma sorunları, yetişkinlik döneminde terk edilme korkusuna zemin hazırlayabilir. Reaktif bağlanma bozukluğu gibi bazı bağlanma sorunları, bireylerin güvenli ilişkiler kurmasını zorlaştırabilir. Çocuklukta güvenli bir şekilde bağlanamamış kişiler, yetişkinlikte ilişkilerinde sürekli terk edilme korkusu yaşama eğiliminde olabilirler.

5. Depresyon: Depresyon yaşayan bireylerde, terk edilme korkusu sıklıkla eşlik eden bir duygudur. Özellikle düşük benlik saygısına sahip bireyler, sevdiklerinin onları terk edeceği düşüncesine kapılabilirler. Bu kişiler, kendilerini değersiz hissedebilir ve bu his, ilişkilerinde sürekli olarak onay ve sevgi aramalarına neden olabilir.

Terk edilme korkusu nasıl aşılır?

Terk edilme korkusunu nasıl aşabiliriz? İşte bu süreci daha iyi anlamanıza ve korkunuzla başa çıkmanıza yardımcı olabilecek bazı adımlar:

1. Korkunun kaynağını anlamak: Terk edilme korkusuyla başa çıkmanın ilk adımı, bu korkunun nereden kaynaklandığını anlamaktır. Çocukluk dönemi travmaları, duygusal ihmaller veya önceki ilişkilerde yaşanan olumsuz deneyimler terk edilme korkusunun temelinde yatıyor olabilir. Psikologlar, bu korkunun çoğu zaman geçmişte yaşanan bir güven kaybından veya reddedilme hissinden kaynaklandığını belirtir . Geçmiş deneyimlerinizle yüzleşmek, korkunun kökenine inmek, iyileşme sürecinin ilk adımı olabilir.

2. Kendine güven inşa etmek: Korkunun en büyük panzehiri özgüvendir. Terk edilme korkusu, kendine olan güvenin zayıf olduğu durumlarda daha fazla kendini gösterir. İlişkilerde güvensizlik hissetmek, sürekli bir onay arayışına veya aşırı bağımlılığa yol açabilir. Bu döngüyü kırmanın yolu, kendi değerinizin farkına varmak ve başkalarının sizi terk etse bile bunun sizin değerinizle ilgili olmadığını kabul etmektir . Kendinize olan güveninizi arttırmak için şu adımları izleyebilirsiniz:

  • Kendi yeteneklerinizi geliştirin.
  • Kendinize yönelik olumlu ifadeler kullanın.
  • Başarılarınızı kutlayın ve hatalarınızdan ders alın.

3. Duygusal bağımsızlık geliştirmek: Bir ilişkinin sağlıklı olabilmesi için, iki tarafın da duygusal anlamda bağımsız olması önemlidir. Eğer sürekli partnerinizin sizi terk edeceğinden korkuyorsanız, bu ilişkiye aşırı derecede bağlanmanıza yol açabilir. Duygusal bağımsızlık, sevgi dolu ve dengeli ilişkiler kurmanın temelidir. Kendinize dışarıdan bir hayat kurun, arkadaşlarınıza, hobilerinize zaman ayırın ve yalnızken de mutlu olmayı öğrenin . Bu, hem size hem de partnerinize ilişkinin dışında bir hayatın da olduğunu hatırlatacaktır.

4. İletişim Becerilerini Güçlendirmek: Terk edilme korkusu, çoğu zaman yanlış anlaşılmalar ve iletişim eksikliğinden kaynaklanır. Partnerinize hislerinizi ve korkularınızı açıkça ifade etmek, ilişkinin güven temelini güçlendirebilir. Korkularınızı dile getirmek, onları yok saymaktan daha sağlıklıdır çünkü bu, partnerinizin size destek olmasına olanak tanır. Ayrıca, sağlıklı iletişim kurma becerileri, yanlış anlaşılmaların önüne geçer ve ilişkinizin dinamiklerini güçlendirir .

5. Profesyonel destek almak: Terk edilme korkusu derinleşmişse ve yaşamınızı olumsuz yönde etkiliyorsa, bir uzmandan yardım almanız faydalı olabilir. Psikoterapi, korkularınızla yüzleşmenize ve duygusal yaralarınızı iyileştirmenize yardımcı olabilir. Özellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT), terk edilme korkusuyla başa çıkmada etkili bir yöntemdir. BDT, düşünce kalıplarınızı yeniden yapılandırarak, korkularınızın kökenini anlamanıza ve onları kontrol altına almanıza yardımcı olabilir .

6. Sabırlı olmak: Korkuların üstesinden gelmek zaman alır. Kendinize karşı sabırlı olun ve bu sürecin bir anda tamamlanmayacağını kabul edin. Her adım, sizi daha sağlam ve korkularınızdan özgür bir birey haline getirecektir. Korkularınızı anlamak ve onlarla başa çıkmak için kendinize zaman tanımak, ilerlemenin en sağlıklı yoludur.

Terk edilme korkusu için psikoterapi

Psikoterapi, terk edilme korkusunu anlamak ve aşmak için güçlü bir araç olabilir. Peki, terk edilme korkusuyla başa çıkmak için hangi psikoterapi yöntemleri kullanılabilir ve bunlar nasıl işe yarar?

1. Bilişsel davranışçı terapi (BDT): Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), bireylerin olumsuz düşünce kalıplarını fark etmelerini ve bu kalıpları değiştirmelerini amaçlar. Terk edilme korkusu olan bireylerde, genellikle “Beni terk edecek”, “Yalnız kalacağım” gibi irrasyonel düşünceler baskındır. BDT, bu düşüncelerin kaynağını bulur ve daha gerçekçi, sağlıklı düşünce biçimlerini yerleştirir.

Örneğin, bir kişi ilişkide her zaman terk edilme endişesi yaşarsa, terapist bu düşüncenin ne kadar gerçekçi olduğunu sorgulamalarını sağlar. Daha sonra, bu düşünceye karşı pozitif ve sağlıklı alternatif düşünceler geliştirilir. Böylece kişi, terk edilme kaygısını daha rasyonel bir bakış açısıyla ele almaya başlar.

2. Duygu odaklı terapi (DOT): Duygu odaklı terapi, bireylerin derin duygusal yaralarını ve ihtiyaçlarını keşfetmelerine yardımcı olur. Terk edilme korkusu, genellikle geçmiş travmalar veya çocukluk döneminde yaşanan reddedilme deneyimlerinden kaynaklanabilir. DOT, bireyin bu yaralara odaklanarak duygusal süreçlerini anlamasını ve kabul etmesini sağlar. Terapist, kişinin duygularını keşfetmesine rehberlik eder ve bu duygusal süreçleri dönüştürmeleri için destek verir.

Özellikle romantik ilişkilerde, terk edilme korkusuyla başa çıkmak için DOT oldukça etkilidir. Birey, partnerine olan bağımlılığının kökenini anlar ve daha güvenli, duygusal açıdan dengeli bir ilişki geliştirme yolunda adımlar atar.

3. Şema terapi: Şema Terapi, bireylerin yaşamlarındaki temel duygusal ihtiyaçlarının karşılanmaması durumunda geliştirdikleri davranış ve düşünce kalıplarını inceleyen bir yaklaşımdır. Terk edilme korkusu, genellikle “terk edilme şeması” adı verilen bir temel şemaya dayanır. Bu şema, bireyin hayatındaki önemli figürlerin onu reddetmesine veya terk etmesine dair inancıdır.

Şema terapi, bu derin duygusal şemaların farkına varılmasını ve dönüştürülmesini sağlar. Terapist, bireyin bu şemalarla nasıl başa çıkabileceğini ve onları nasıl yeniden yapılandırabileceğini öğretir. Terk edilme korkusuyla yaşayan bireyler, terapi sürecinde bu şemaların etkisinden kurtulmayı ve daha sağlıklı bir benlik algısı geliştirmeyi öğrenirler.

4. Psikodinamik terapi: Psikodinamik terapi, bilinçaltındaki bastırılmış duyguların ve geçmiş deneyimlerin bugünkü davranışlar üzerindeki etkisini araştırır. Terk edilme korkusu genellikle geçmiş ilişkilerde yaşanan acı verici deneyimlerden kaynaklanır. Psikodinamik terapi, bu korkuların kaynağını derinlemesine araştırarak bireyin içsel çatışmalarını anlamasını sağlar.

Terapist, bireyin çocukluk döneminde yaşadığı terk edilme deneyimlerini veya erken dönem ilişkilerde yaşadığı travmaları ortaya çıkarır. Bu süreç, bireyin bugünkü ilişkilerde neden benzer korkular yaşadığını anlamasını ve bu korkuları dönüştürmesini sağlar.

5. Bağlanma odaklı terapi: Bağlanma teorisi, çocukluk döneminde geliştirilen bağlanma tarzlarının, bireyin yetişkinlikteki ilişkilerini nasıl şekillendirdiğini inceler. Terk edilme korkusu olan kişiler, genellikle “kaygılı bağlanma” stiline sahip olabilirler. Bu tarzda birey, sürekli olarak partneriyle olan bağını kaybetme korkusu yaşar.

Bağlanma odaklı terapi, bireyin bu bağlanma stilini anlamasına yardımcı olur. Terapist, bireyin daha güvenli bağlanma stilleri geliştirmesi için rehberlik eder. Bu süreçte birey, partnerine aşırı bağımlı olmaktan kurtulur ve ilişkilerinde daha dengeli bir tutum sergileyebilir.

6. EMDR terapisi: EMDR, özellikle geçmişteki travmatik deneyimlerin yarattığı korkularla başa çıkmak için kullanılan bir terapi yöntemidir. Terk edilme korkusu olan kişilerde, geçmişte yaşanmış bir ayrılık veya terk edilme olayı travmatik bir iz bırakmış olabilir. EMDR, bu tür travmatik anıların yeniden işlenmesini sağlar ve bireyin bu anılardan duyduğu duygusal rahatsızlığı azaltır.

EMDR terapisinde terapist, kişinin bu travmatik anılarını yeniden yaşamasını sağlayarak, anılara karşı duyarsızlaşmalarını ve daha sağlıklı başa çıkma mekanizmaları geliştirmelerini sağlar. Bu süreç, terk edilme korkusunun kökünden çözülmesine yardımcı olabilir.

Terk edilme korkusu, ilişkilerde ciddi zorluklara yol açabilen bir durumdur. Ancak psikoterapi, bu korkuyu anlamak, geçmiş deneyimlerle yüzleşmek ve sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştirmek için etkili bir yol sunar. Bilişsel Davranışçı Terapi, Duygu Odaklı Terapi, Şema Terapi, Psikodinamik Terapi, Bağlanma Odaklı Terapi ve EMDR gibi farklı psikoterapi yöntemleri, terk edilme korkusuyla başa çıkmak için güçlü araçlar sağlar. Her birey farklıdır ve hangi terapinin en etkili olacağı kişisel deneyimlere ve ihtiyaçlara bağlıdır. Önemli olan, profesyonel bir terapist eşliğinde bu süreçle başa çıkma adımını atmaktır.

Sonuç

Terk edilme korkusu, kişinin yaşam kalitesini düşürebilecek güçlü bir duygusal endişedir. Ancak bu korku, farkındalık, özgüven ve sağlıklı ilişkiler inşa ederek aşılabilir. Terk edilme korkusunun yaşamınızı ne kadar etkilediğini anlamak, hem kişisel hem de romantik ilişkilerinizde daha sağlıklı ve tatmin edici bağlar kurmanıza yardımcı olabilir.

Unutmayın ki korkularınızı kabul edip onlarla yüzleşmek, büyümenin ve gelişmenin en önemli adımlarından biridir.

Referanslar

Bowlby, J. (1988). A Secure Base: Parent-Child Attachment and Healthy Human Development. London: Routledge.

Levine, A., & Heller, R. (2010). Attached: The New Science of Adult Attachment and How It Can Help You Find – and Keep – Love. New York: TarcherPerigee.

Firestone, L. (2016). Overcoming the Fear of Abandonment. Psychology Today.

Shaver, P. R., & Mikulincer, M. (2007). Attachment in Adulthood: Structure, Dynamics, and Change. New York: Guilford Press.

Porges, S. W. (2011). The Polyvagal Theory: Neurophysiological Foundations of Emotions, Attachment, Communication, and Self-Regulation. New York: W. W. Norton & Company.

Bowlby, J. (1980). Attachment and Loss. London: Basic Books.

Shaver, P., & Mikulincer, M. (2002). “Attachment-Related Psychodynamics.” Attachment & Human Development, 4(2), 133-161.

Rosenberg, M. (1965). Society and the Adolescent Self-Image. Princeton University Press.

Murray, S. L., & Holmes, J. G. (2009). “The Architecture of Interdependent Minds.” Psychological Review, 116(2), 331-362.

Leary, M. R., & Baumeister, R. F. (2000). “The Nature of Self-Esteem.” In Handbook of Self and Identity. New York: Guilford Press.

Bartholomew, K., & Horowitz, L. M. (1991). “Attachment Styles Among Young Adults: A Test of a Four-Category Model”. Journal of Personality and Social Psychology, 61(2), 226–244.

Shaver, P. R., & Hazan, C. (1988). “Romantic Love Conceptualized as an Attachment Process”. Journal of Personality and Social Psychology, 52(3), 511–524.

Main, M., & Hesse, E. (1990). “Parents’ Unresolved Traumatic Experiences Are Related to Infant Disorganized Attachment Status: Is Frightening and/or Frightened Parental Behavior the Linking Mechanism?”. Attachment in the Preschool Years, 161-182.

American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5th ed.). Washington, DC.

Levy, K. N., Beeney, J. E., & Temes, C. M. (2010). Attachment and borderline personality disorder. Journal of Personality Disorders, 24(1), 1-19.

Livesley, W. J. (2001). Handbook of Personality Disorders: Theory, Research, and Treatment. The Guilford Press.

Zanarini, M. C., Frankenburg, F. R., Reich, D. B., & Fitzmaurice, G. (2012). Attainment and stability of sustained symptomatic remission and recovery among patients with borderline personality disorder and axis II comparison subjects: A 16-year prospective follow-up study. American Journal of Psychiatry, 169(5), 476-483.

Holmes, J. (2015). “Attachment theory and psychoanalysis”. Psychiatry: An International Journal of Mental Health, 11(2), 235-245.

Baumeister, R. F., & Leary, M. R. (1995). “The need to belong: desire for interpersonal attachments as a fundamental human motivation”. Psychological Bulletin, 117(3), 497-529.

Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2016). Attachment in Adulthood: Structure, Dynamics, and Change. Guilford Press.

Beck, A. T. (1979). Cognitive Therapy and the Emotional Disorders. Penguin.

Shapiro, F. (2001). Eye Movement Desensitization and Reprocessing (EMDR) Therapy: Basic Principles, Protocols, and Procedures. New York: Guilford Press.

Young, J. E., Klosko, J. S., & Weishaar, M. E. (2003). Schema Therapy: A Practitioner’s Guide. New York: Guilford Press.

Johnson, S. M. (2004). The Practice of Emotionally Focused Couple Therapy: Creating Connection. New York: Brunner-Routledge.

Beck, A. T., & Dozois, D. J. A. (2011). Cognitive Therapy: Basics and Beyond. New York: Guilford Press.

Yorum yapın

Anasayfa » Genel » Terk edilme korkusu nedir, nasıl aşılır?