Birçoğumuzun şikâyetçi olduğu, çeşitli şekillerde karşımıza çıkan ve geniş yelpazede incelenebilecek “bağımlılık” konusunu ele alacağız bu yazımızda.
Bağımlılık denildiğinde akla belki ilk sıralarda sigara ya da uyuşturucu ve madde bağımlılığı gelecektir; ancak gelişen ve modernleşen dünyada artık farklı farklı bağımlılık türleriyle karşılaşmaktayız. Teknolojinin gelişmesi ve hayatımıza dâhil olmasıyla birlikte ortaya çıkan akıllı telefon, sosyal medya, internet ve oyun bağımlılığı da son zamanlarda dikkat çeken bağımlılık türleri arasında yer almaktadır. Para harcamadan duramama, kumar oynama, bazı maddelerin yoksunluğuna dayanamama gibi hem fiziksel hem de davranışsal bağımlılık türleriyle karşılaşmaktayız.
Peki, neden bir şeylere bağımlı oluyoruz? Neden bazılarımız bağımlı olmazken bazılarımız bağımlı olmaya daha müsait? Bağımlılığı oluşturan etkenler neler? Bağımlılığın psikolojik mekanizmasını hep birlikte inceleyelim.
Bağımlılık
Bağımlılık terimine anlam açısından baktığımız zaman çok çeşitli tanımlar görüyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre bağımlılık: “Periyodik ve kronik olarak herhangi bir maddenin kötüye kullanılması ya da bir davranışın gerçekleştirilmesi, bu durumun gönüllü olarak önüne geçilmesinde sıkıntı yaşanması ve fırsat buldukça yerine getirilmesidir.”.
Kötüye kullanılan maddeler genellikle ilaçlar (sakinleştiriciler), uyuşturucular (eroin, kokain), uçucular (tiner, sıvı yapıştırıcılar) olarak sayılabilir. Önüne geçilmez şekilde aşırıya kaçarak gerçekleştirilen davranışlara ise kumar oynamak, sürekli yemek yemek, alışveriş yapmak, kontrolsüz cinsellik, aşırı televizyon izlemek, internete bağımlı olmak, oyuna bağımlı olmak ve akıllı telefonlarla uzun zaman geçirmek örnek gösterilebilir.
Ruh Bilimleri Sözlüğüne göre bağımlılık, “Kişinin gereksinim ve isteklerini karşılamakta yetersiz oluşu, karar verme ve işlerini başarmada başkalarından yardım istemesi durumu.” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım bağımlılığı daha çok herhangi bir kişiye ihtiyaçları doğrultusunda bağlı olma durumu olarak ele almıştır. Buna bağlı olarak oluşan bağımlılığa kişiler arası bağımlılık diyoruz.
Kişiler arası bağımlılık nedir?
Bağımlılık, birey olma süreci içindeki her insanın karşılaşacağı ve çözmesi gereken bir durumdur. Özellikle bebeklik ve çocukluk çağındaki hayatı kendi başına sürdürebilme yönündeki yetersizlik insanların anne, baba ve bakım veren kişilere karşı bağımlılık geliştirmesine yol açar. Çocukluk döneminde oluşan bu bağımlılığın çocuğun kendi gereksinimlerini kendi karşılamaya başlamasıyla giderek azalması beklenir.
Kişiler arası bağımlılık, çocukluk çağında olduğu kadar, yetişkinlikte de insan ilişkilerinde önemli bir rol oynamaya devam etmektedir. Öte yandan, bağımlılık aşırı düzeye kaçtığında, patolojik hale gelir ve kişiler arası ilişkilerde birtakım sorunlara neden olabilir. Bu durumda kişilere aşırı bağımlılık ve boyun eğici davranışlar kişilik bozukluğu çerçevesinde değerlendirilmektedir.
Bağımlı kişiler doğru karar verme yetisinden yoksun olduklarına inanırlar. Bu yüzden, yaşamlarını devam ettirebilmek için güçlü birine güvenme ihtiyacı duyarlar ve bu kişinin yanlış davrandığını düşünseler dahi terk edilme veya reddedilmenin yaratacağı yoğun kaygıdan kaçınmak için çoğu zaman pasif ve boyun eğici davranışlar sergilerler. Bu kişilerin ilgi ve destek görmek amacıyla başkalarını memnun etme konusundaki güdüsü oldukça yüksektir; bu nedenle de diğerlerinin istek ve beklentilerini karşılamak için yoğun çaba gösterirler ve kolayca başkalarının etkisi altında kalabilirler.
Bunun yanı sıra, bağımlı kişiler ilişkiyi bitirme ile tehdit edildiklerinde, terk edilmemek uğruna bir taktik olarak, oldukça saldırgan bir tutum sergileyebilirler.
Bu kişilerin genellikle özgüvenle ilgili sorunları vardır ve kendilerini başarı ve becerileri için takdir etme yetisinden yoksunlardır. Kendilerini çaresiz, yönlendirilmeye ve diğerleri tarafından desteklenmeye muhtaç biri olarak gördükleri için de sürekli bir yardım arayışı içerisindedirler. Bu kişiler etraflarında kendilerine bakan, koruyan, destek olan ve kendileri adına karar veren kişiler olmadığında kendilerini çok güvensiz, tedirgin ve çökkün hissederler.
Sonuç olarak, kişiler arası ilişkilerdeki bağımlılık, hem kişinin var olan potansiyellerini ortaya çıkarmasını engellemesi hem de birtakım fizyolojik ve ruhsal bozuklukların ortaya çıkmasına zemin hazırlaması yönünden ele alınması gereken bir sorun gibi görünmektedir. Kişiler arası bağımlılığın ileri evresi bağımlı kişilik bozukluğuna yol açmaktadır. Bu yazının konusu genel olarak bağımlılık tanımı, türleri ve bağımlılığı oluşturan etmenler olduğundan bu bozukluğun detayına şimdi girmeyeceğiz.
Psikolojik ve fizyolojik bağımlılık nedir?
Bağımlılık kavramı, geleneksel olarak fiziksel bağımlılık oluşturan esrar, kokain, alkol, morfin vb. maddeler veya kimyasallar için kullanılsa da artık insanların işi, arkadaşları ve bilgisayarları ile olan ilişkilerini tanımlamak için de kullanılmaktadır. Bağımlılık kelimesi farklı disiplinler ve öğretilerde kendine kullanım alanı bulsa da genel olarak ortak bir anlamı yansıtır: “Bir kişinin varlığını sürdürebilmesi ve istediği yönde idame ettirebilmesi için bir şeye (insan, madde, internet vs.) gereksinim duyma durumudur.”. Bireyi ilgilendiren bağımlılık durumu psikolojik ve fizyolojik bağımlılık olarak ikiye ayrılmaktadır.
Psikolojik Bağımlılık: Psikolojik bağımlılık, sıkıntı ve huzursuzluktan kurtulmak, haz duymak amacıyla devamlı ve tekrarlayan aralıklarla maddenin ya da davranışın aranmasıdır ve bütün bağımlılık durumlarında bulunan temel öğedir. Aslında bu bir maddeye ya da davranışa alışma, onsuz yapamayacağına inanma halidir.
Madde kullanıldığında veya davranış gerçekleştirildiğinde doyum, rahatlama ve zevk meydana gelir. Madde veya davranış, yalnızca psikolojik bağımlılık oluşturmuş ise anksiyete, bunalım, sinir gibi psikolojik yoksunluk belirtileri izlenir. Fiziksel bağımlılık yapmamışsa, alışkanlığın kesilmesi fiziksel yoksunluk belirtilerine neden olmaz. Ayrıca psikolojik bağımlılıkta;
- Maddenin yeniden alınması veya davranışın sürekli tekrarlanması yönünde aşırı ve güçlü
bir istek olması, - Maddenin miktarının artırılmaya gereksinim duymadan kullanılması,
- Kullanılan maddeye bağlı olumsuz etkilerin veya tekrarlanan alışkanlığın istenmeyen sonuçlarının genellikle kişisel sınırlar içinde kalması, gibi özellikler bulunur.
Fiziksel Bağımlılık: Bu bağımlılık türü daha çok kendini madde kullanım alanında göstermektedir. Fiziksel bağımlılık, kişinin vücudunun uzun süre ya da kısa ve düzenli olarak kullanılan bağımlılık yapıcı maddenin etkisine alışması, alışılan maddenin alınmaması ya da azaltılması durumunda da, bedende yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkmasıdır. Belirli bir madde ile ilgili psikolojik bağımlılığın derecesi bireyler arasındaki farklılıklara göre şiddetlenip zayıflayabildiği halde, fizyolojik bağımlılık için böyle bir değişkenlik yoktur. Oluşan fizyolojik bağımlılığın derecesi, madde kesildiğinde yoksunluk belirtilerinin şiddeti ile ölçülür.
Maddenin alınmaması ya da az alınması durumunda ortaya çıkan yoksunluk belirtileri: şiddetli baş ağrısı, üşüme, bulantı, kusma, ter, iştahsızlık, ishal, uykusuzluk, taşkınlık, kasılma, sara nöbeti gibi belirtilerdir. Maddenin kesilmesi ya da azaltılması yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olmuyorsa, fizyolojik bağımlılıktan söz edilemez.
Bağımlılık türleri nelerdir?
Bağımlılık kişisel özelliklere bağlı değişiklikler gösterebilir. Her bireyde bir veya birden fazla alanda bağımlılık türü ortaya çıkabilir. Bazı madde kullanımına yönelik bağımlılıkların literatürde tanı kriterleri olsa da tüm bağımlılık türleri için tanı kriteri bulunmamaktadır. Belli başlı sık karşılaşılan bağımlılık türleri şunlardır:
Alkol bağımlılığı
Kişinin alkol tüketimi, sosyal içici düzeyindeyse ve bazen iş, aile ve sosyal çevresine zarar verecek ölçüde olsa bile bu duruma bağımlılık denemez. Bağımlılık oluşabilmesi için kişinin alkol tüketimini her kullanımda alması gereken dozun üstünde alması gerekir. Bağımlılık tanımı, hem düzenli olarak yüksek dozda alkol tüketimi, hem de belirli bir süre ara verdikten sonra tekrar yüksek dozda alkol tüketimine başlamaktır. Bu bağımlılık bireyin ruhsal ve fiziksel sağlığını, aile, sosyal ilişkiler ve iş uyumunu olumsuz yönde etkileyen bir bozukluktur.
Sigara (nikotin) bağımlılığı
Sigarada çok sayıda zararlı kimyasal madde bulunduğu artık herkes tarafından bilinmektedir. Bu maddeler kalp ve damar hastalıkları, cilt sararması gibi etkilerinin yanı sıra lösemi, akciğer, dudak ve ağız, pankreas gibi kanser çeşitlerine neden olabilir. Sigarayla ilgili tüm bu zararların bilinmesine rağmen sigara içmeyi sürdürmek ve bırakamamak sigara bağımlılığı olarak tanımlanır.
Madde bağımlılığı nedir?
Vücudu ve merkezi sinir sistemini uyuşturan maddelerin (Eroin, esrar, kokain, uçucu madde vb.) verdiği zararlara rağmen kullanımının bırakılamaması durumudur. Birçok bağımlılık merkezi bu alışkanlığın bırakılmasında bireylere yardımcı olmaktadır.
Madde bağımlılığı kişide nasıl gelişir?
Bağımlılığın en önemli özelliği kendini yineleyen bir döngü olmasıdır. Kişi ilk olarak maddeye karşı merak duyar, bir yandan da maddenin olası etkilerinden çekinme meydana gelir. Bu süreçten sonra merak ve korku arasında kişinin içinde adeta bir güç savaşı ortaya çıkar. Eğer baskın gelen taraf merak olursa, kişi başlangıçta bir kez kullanmak üzere ve tekrar etmemek koşulu ile kendisini kandırır ve eylemin gerçekleşmesini sağlar.
Devam eden aşamada, eylem tekrarlanır ve kişi kontrolü elinde tuttuğunu, istediği zaman maddeden uzaklaşabileceğini, herhangi bir sorun yaşamadığını iddia eder. Kişinin işlevselliği bozulmaya başladığı anda, kişi farkındalık yaşar ve maddeyi bırakmak ister. Durumunu düzeltene ve kendine olan güvenini yeniden kazanana kadar kişi maddeden bir süreliğine uzak durur.
Zaman içerisinde önceden yaşamış olduğu sorunları unutur ve yeniden -yalnızca bir kez daha kullanmak kaydıyla- kendisini kandırır ve eylemi yeniden gerçekleştir. Aradaki geçen kendini kandırma sürecine rağmen, kullanmaya bıraktığı yerden devam etmiş olur. Bunun sonucu olarak farkında olmadan kendini bağımlılık sürecinin içinde bulur. Bu uyuşturucu maddelerle ile birlikte alkol ve sigara bağımlılığı başka bir yazının detaylı inceleme konusu olabilir.
Kafein bağımlılığı
Diğer bağımlılık yapıcı maddeler gibi kafein de, özellikle çay, kahve, çikolata ve kola gibi yiyecek ve içeceklerfazla tüketildiğinde sağlığa zararlıdır. Kafeinin, uyku ihtiyacını azaltma, dikkati toparlama gibi etkilerinden dolayı tüketim oranı çok yüksektir ancak bu tüketim aşırıya kaçtığı zaman ve alınmadığı taktirde huzursuzluk, dikkat eksikliği, uyku ihtiyacı, baş ağrısı, gibi psikolojik ve fizyolojik belirtiler ortaya çıkabilir.
Kumar bağımlılığı
Kişi, kumar oynamanın kendisine, ailesine, iş hayatına zarar verdiğini bile bile kumar oynamaktan vazgeçemez. Maddi gücü olmasa dahi ve kaybedeceğini bile bile bu davranışını kontrol edemez ve engelleyemez çünkü hastalık derecesindeki kumar bağımlılığı bir dürtü kontrol bozukluğudur. Kumar bağımlıları, bütün zamanını kumar oynayarak geçirirler ve sonunda kazanıp kazanmamak için değil, bu davranışı kontrol edemedikleri için oynamaya devam ederler.
Gıda bağımlılığı
Gıda bağımlılığı bireyin özellikle yüksek kalorili, hoşa giden ve bağımlılık potansiyeli yüksek gıdaları doyum sınırının üstünde çok fazla tüketmesine bağlı olarak ortaya çıkar. Bu bağımlılık, davranış temelli olan bir bağımlılık türüdür.
Teknoloji/internet bağımlılığı
Teknoloji ilerleyip geliştikçe internet hayatımızın bir parçası haline geldi. İnternetin, hayatı kolaylaştırmanın yanı sıra yeni bilgiler edinme ve sosyalleşme gibi pozitif yönleri göz ardı edilemez ancak bilinçsizce internet kullanımı özellikle gençleri tehdit ederek insanları bağımlı hale getirebilmektedir.
Günlük rutin ihtiyaçları, sorumlulukları, sosyal yaşamı ve fiziksel ihtiyaçları ihmal ederek, interneti gereksinimden fazla kullanan insanlara internet bağımlısı denebilir.
Gereğinden fazla zaman harcayarak, temel ihtiyaçları yerine getirmeden, aile ve sosyal yaşamı ihmal ederek kendinden ödün verme birtakım psikolojik ve fiziksel bozukluklara yol açmaktadır. Uyku bozukluğu, aile içi huzursuzluk, agresyon, depresyon, anksiyete, panik atak, göz hastalıkları, bel ağrısı gibi hastalıklar bunların başında sıralanabilir. Günümüzde en sık karşılaşılan ve sorun yaşanan bağımlılık türlerindendir.
İnsan bağımlılığı
Bağımlılık ve bağlılık arasında önemli bir fark bulunur. Bağlılık birine derin sevgi duyma, yoğun sevme durumu olarak tanımlanabilir. Bir insana bağımlı olmak ise bağımlı olunan kişinin ona zarar verdiğini bile bile, onsuz yapamayacağına, hayatının onsuz anlamsız olduğuna inanmasından dolayı ondan ayrılamama halidir. Ayrılsa bile tekrar tekrar birleşir ve yaptığı her işte ondan destek, yardım, beğenilme arzusu bekler, kendi başına bir şeyler üretemez, başaramaz ve kendini güvensiz hisseder. Bu durum bağlılıktan öte, kişiye bağımlı olmaktır.
Egzersiz bağımlılığı
Fiziksel yararlarıyla birlikte, egzersiz yapmanın ruh sağlığı üzerinde de ciddi yararları bulunmaktadır. Egzersiz yapan bireylerde uykunun düzenli olması, depresyon oluşumunun azalması, kişinin kendine olan güveninin artması gibi olumlu etkiler gözlemlenmektedir. Tüm bu etkilerinin yanı sıra fiziksel egzersizleri yapmaya aşırı istekli olmak ve kontrol edilemeyecek düzeyde egzersiz yapmak egzersiz bağımlılığına neden olmaktadır. Kişi, spor yapmadığında kendini suçlu hissedebiliyor, yaptığı sporu hiçbir zaman yeterli bulmuyor hatta agresyon (sinirlilik, öfke), depresyon ve uyku bozuklukları gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Kişi, spora bağımlı olduğu için ailesini, işini hatta kişisel ihtiyaçlarını ihmal edebiliyor. Tüm bu saymış olduğumuz bağımlılık türlerine ek olarak akıllı telefon, alışveriş, seks, deri koparma gibi farklı türlerde birçok davranışsal bağımlılıkla karşılaşmaktayız.
Davranışsal bağımlılıklar
Davranışsal bağımlıklar genellikle bağımlılık türü olarak akla gelmiyor gibi görünmektedir. Ancak madde bağımlılıkları kadar sık görülen oldukça çeşitli bir gruptur.
Davranışşal bağımlılığın madde bağımlılığından ayrıştığı en önemli nokta kişiden kişiye göre değişkenlik göstermesidir.
Madde bağımlılığın tanı ölçütleri bellidir ve yoksunluk belirtileri de hemen hemen her bireyde aynı şekilde gözlemlenir. Davranışsal bağımlılık ise çok çeşitli şekillerde görülür. Mesela nikotin her insanda bağımlılık yapıcılığı kesinleşmiş olan bir maddeyken belirli bir davranışın bireyde bağımlılık yapması kişisel birtakım şartlara göre değişmektedir. Mesela evdeki aile içi problemlerden kaçmak isteyen kadın kendini alışverişe verebilir sürekli dışarı çıkarak dikkatini asıl soruna vermek yerine başka anlamsız alanlara yorabilir veya aile içi şiddet ortamında büyümüş çocuk bunlarla baş edemeyip tırnak yeme davranışı geliştirebilir.
Görüldüğü gibi davranışsal bağımlıklar kişiye ve yaşantıya göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bu sebeple de davranışsal bağımlılık türleri bireye özgü ve oldukça fazladır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
- Patolojik kumar oynama,
- Problemli internet kullanımı,
- Bilgisayar oyunlarının problemli
kullanımı, - Problemli sosyal medya kullanımı,
- Yangın çıkarma(kundakçılık),
- Çalma/ Hırsızlık,
- Aralıklarla sinir krizi geçirme,
- Saç yolma,
- Tırnak yeme,
- Deri cimcikleme/ sivilce patlatma,
- Kompulsif(iradesine ters davranma, zorlanım)
satın alma, - Çeşitli yeme bozukluğu tipleri,
- İş bağımlılığı,
- Estetik ameliyat bağımlılığı,
- Mükemmel kas takıntısı,
- Heyecan ve tehlike bağımlılığı,
- Satın alma/ alışveriş bağımlılığı,
- Aşk/ ilişki bağımlılığı,
- İnsan bağımlığı vb. gibi birçok
davranışsal bağımlılıktan söz edilebilir.
Davranışsal bağımlılığın ölçütleri nelerdir?
Davranışsal bağımlılığın kendine has belirtileri olmakla beraber neticede bir bağımlılık olmasından dolayı madde bağımlılıkları ile ortak belirtilerde içerir. Kişide bağımlılık olup olmadığını tespit etmede yardımcı olacak ölçütler:
- Bağımlılık yapan davranış, kişinin yaşamındaki en önemli etmen olur. Tüm duygu, düşünce, davranışlarını etkiler. Kişi hayatını bu davranışa göre planlar ve buna göre
olayları yorumlar. - Kişi bu davranışı bazen haz duymak bazen de kaygılarından kaçınmak için tekrar eder
ve sonuçta bağımlılık yapan davranış katlanılması güç durumlarla baş etme yöntemi haline gelir. Asıl sorun görmezden gelinir bastırılır. - Bir süre sonra davranış üzerinde duygusal tolerans gelişir, bu sebeple de aynı hazzı alabilmek için davranışa ayrılan zaman ve tekrar artar.
- Kişi, bu davranışı gerçekleştiremediği durumlarda gerginlik, sinirlilik gibi rahatsız edici duygular yaşamaya başlar. Kaygı, titremeler, sersemlik hissi gibi fiziksel zorluklar yaşayabilir.
- Bağımlılık yapıcı davranışların gerçekleştirilmesiyle beraber sürekli bir çatışma hali yaşanır. Davranış, kişinin de çevresinin de beklenti ve isteklerine karşıttır. Bu davranışlar kişinin hobileriyle ya da yaptığı diğer aktivitelerle bağdaşmaz.
Hangi kişilikler bağımlılığa daha yatkındır?
Madde bağımlılarının anti-sosyal veya sınırda kişilik yapısında olduğuna yönelik yanlış bir inanç söz konusudur. Araştırmalara göre Obsesif Kompulsif Bozukluğu (takıntılı düşünce ve davranış bozukluğu) olan bireylerde bağımlılık gelişimi daha yaygındır. Mükemmelliyetçi, titiz, ya hep ya hiç inancıyla yaşayan, aşırı kontrolcü, detaycı kişiliklerde bağımlılık riski daha yüksektir. Bu kişilerde hem davranışsal hem de maddeye bağımlılıklar sık görülür.
Yaşanan üzücü ve yıpratıcı olaylar sonrasında sıkıntıları, acıları gidermek için alkol ve maddeye yönelme yaygın görülen bir davranıştır. Bağımlı, çekingen kişiliklerde ve sosyal kaygı bozukluğu yaşayanlarda toplum içinde cesaretli olabilmek için alkol ve maddeye başvurabiliyorlar. Bunlarla birlikte depresyon, kaygı bozukluğu gibi problemleri olan kişiler de bağımlılığa açık olabilirler.
Görüldüğü gibi genellikle bir psikiyatrik bozuklukla birlikte ikinci hastalık olarak bağımlılık türleri karşımıza çıkmaktadır. Bunlar dışında kişinin büyüdüğü ortam, sosyoekonomik durum, çocukluktaki ebeveyn tutumları, ebeveyn modelleri, sosyal olarak olumsuz davranışları gözlemleme, sosyal yalıtılmışlık, duygusal eksiklik gibi farklı durumlarda kişiyi bağımlılığa itebilmektedir.
Neden bir şeylere bağımlı oluyoruz?
Bu sorunun cevabını verebilmemiz için öncelikle insan beyninin yapısını biraz tanımamız gerekmektedir. İnsan beyni çoğu durumda ödül-ceza mekanizmasıyla çalışmaktadır. Bu mekanizma bir nevi hoşa giden, haz veren davranışları sürekli tekrar etme isteği uyandırmakla birlikte diğer yandan da acı veren, rahatsız edici durumlardan ve sorunlardan kaçma isteği yaratır.
Ödül-ceza sistemi beyindeki bazı kimyasalların salınımıyla gerçekleşmektedir. Bize hoşluk hissi veren belirli bir davranışı tekrar tekrar yapmamıza sebep olan kimyasal da dopamindir.
Dopamin, beyinde doğal olarak üretilmekle birlikte kişinin duygusal tepkilerinin ve eylemlerinin kontrolünde önemli yer tutar. Kişinin hem fiziksel hem de ruhsal sağlığında ciddi etkileri bulunmaktadır. Dopamini, insanı yaşamda motive eden ve ona yaşamdan zevk almasını sağlayan bir hormon olarak da nitelendirebiliriz. İnsanın hoşuna giden çeşitli davranışların tekrarı beyindeki dopamin salgısını artırarak davranışı pekiştirir. Kişi için bu kimyasal salgı gerçekleştirdiği davranışın ödülüdür. Dopamin salgısının artmasıyla beyindeki haz merkezi aktive olur ve bu durum kendimizi daha iyi, tatmin olmuş, mutlu hissetmemize yol açar.
Bu sistemin beyinde var olmasının temel biyolojik sebebi, sıradan fizyolojik ihtiyaçlarımız olan yeme-içme, cinsel güdüler ve egzersiz (hareket) gibi özelliklerimizi pekiştirerek onlardan keyif almamızı sağlamak ve böylece hayatta kalmamıza destek olmaktır. Ancak insan olarak bazı doğal süreçleri kontrol etme veya bu süreçlere müdahale etme eğilimi göstermekteyiz.
Özellikle, hoşumuza giden besin maddelerini veya birtakım yaşamsal deneyimleri, doğada bulunmayacak derecede yoğunlaştırabilme ve doğal olmayan bir şekilde ulaşılabilir durumda tutabilme yeteneğine sahibiz. Mesela, alkol adlı maddeyi çeşitli içeceklere karıştırıp tüketebiliyoruz. Şekeri fabrikalarda işleyerek değişik formlarda cazip hale getirebiliyoruz.
Yemeklerimizde tat duyumuzu daha çok uyarmak ve yemeği daha lezzetli hale getirebilmek için aroma artırıcılar kullanabiliyoruz. Bazı kimyasal maddeleri haz almak amacıyla bilinçsizce kullanabiliyoruz. Doğada doğal olarak bulunmayan ve temel ihtiyaçlarımızın dışında olan bu maddeleri veya besinleri tüketmek bir şekilde ödül sistemimizin doğal yapısını değiştirmekte ve böylece birçok kimyasal madde ve uyarana karşı hızla bağımlı hale gelmekteyiz. Tabii ki bağımlılık maddesel bağımlılıkla sınırlı değildir insanın birtakım davranışsal bağımlılıkları da vardır.
Davranışsal bağımlılıklar da aynı madde ve besin bağımlılıklarında olduğu gibi rahatsız edici durumlardan kaçınmak ve rahatlamak amacıyla sürekli yinelenen davranışlardan oluşur. Kişi belirli bir davranışı sıkça tekrarlayarak mutluluk ve huzur hisseder, başka bir ifadeyle kişi kendini bu davranışla ödüllendirir.
Bağımlılığı tetikleyen en önemli etken hazdır. İkincisi ise acıdan kaçınma denilen olgudur. Örneğin insan hayatında konfor ve lüks hızla bağımlılık yapar. Bunun temel sebebi, acıdan ve rahatsızlıktan kaçınma isteğidir. Acıdan ve rahatsızlıktan kaçınma, beyinde hoşluk, refahlık hissi oluşturduğundan, bunun sonucunda da dopamin miktarının artacağını söyleyebiliriz.
Sonuç olarak bağımlılık yapan sinirsel süreçlerin temelinde ödül ve tatmin mekanizması bulunur. Ancak bu mekanizmanın aşırı uyarımla kötüye kullanılması, ihtiyaç dışında gereğinden fazla tatmin aramayı ve bağımlılık sürecini başlatır.
Bağımlılığa karşı ne yapılabilir?
Yazımızda genel olarak bağımlılık kavramının tanımından ve bağımlılık türlerinden bahsettik. Bağımlılığı madde kullanımının ötesinde daha çok sosyal ve davranışsal yönüyle ele aldık. Bağımlılığın oluşma mekanizmasını ve görülebileceği alanları inceledik. Bütün bunların sonucunda bağımlılığın aslında ikinci bir bozukluk olarak ortaya çıktığı söylenebilir.
Bağımlılık aslında temelde var olan problemlerin, sıkıntı veren duyguların, düşüncelerin veya olayların, acı veren durumların ifadesinden kaçınmak ve kendini bir nevi korumaya yönelik kullanılan baş etme yoludur diyebiliriz. Bu sebeple de kişide derinde var olan sorunları ortaya çıkarmak, kişinin zihnindeki olumsuz şemaları iyileştirmek ve bunlarla sağlıklı baş etme yolları aramak bağımlılığın tedavisinde önemli bir adım olacaktır.
Referanslar
1https://www.acibadem.com.tr/bagimlilikmerkezi/davranissal-bagimliliklar/
2Cüceloğlu, D. (1992). İnsan ve Davranışı. İstanbul: Remzi.
3Amerikan Psikiyatri Birliği (2013). Ruhsal bozuklukların tanısal ve sayımsal elkitabı, 5. Baskı. (E, Köroğlu. Çev.). Ankara: Hekimler.
4Esen, E. (2010). Ergenlerde internet bağımlılığını yordayan psiko-sosyal değişkenlerin incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İzmir.
5Freud S. (1999) Uygarlığın Huzursuzluğu. Çev. Haluk Barışcan. İstanbul: Metis Yayınları, 38.