Sosyal fobi (sosyal anksiyete bozukluğu), kişinin sosyal ortamlarda veya performans gerektiren durumlarda yoğun kaygı ve korku hissetmesiyle karakterize edilen bir kaygı bozukluğudur. Bu bozukluk, bireyin günlük yaşamını ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyerek, işlevselliğinde önemli düşüşlere yol açabilir.
Sosyal fobi tedavisinde en yaygın ve etkili yöntemlerden biri psikoterapidir. Psikoterapi, bireyin kaygı seviyesini azaltmayı, özgüvenini artırmayı ve sosyal ortamlarda daha rahat bir şekilde işlev görmesini hedefler.
Bu yazıda sosyal fobi tedavisinde etkili olduğu tespit edilen şu dört psikoterapi yaklaşımı ele alınacaktır:
- Psikodinamik terapi
- Şema terapi
- Bilişsel davranışçı terapi
- EMDR terapisi
Psikodinamik terapi ve sosyal fobi tedavisi
Psikodinamik terapi (PT), sosyal fobi tedavisinde kullanılan, bireyin geçmiş deneyimlerini ve bu deneyimlerin günümüzdeki davranışlar ve duygular üzerindeki etkilerini anlamaya odaklanan bir yaklaşımdır. Bu terapi yöntemi, özellikle bilinçdışı süreçlerin ve geçmiş travmaların sosyal anksiyete bozukluğunun kökeninde nasıl rol oynadığını araştırarak, bireyin bu süreçleri fark etmesine ve ele almasına yardımcı olur. Psikodinamik terapi, sosyal fobi tedavisinde genellikle daha derinlemesine ve uzun vadeli bir yaklaşım sunar.
PT’nin temel ilkeleri ve sosyal fobiye uyarlanmaları
Psikodinamik terapi, bireyin bilinçdışı çatışmalarını, çocukluk döneminden gelen deneyimlerini ve bu deneyimlerin bireyin mevcut duygusal ve davranışsal sorunları üzerindeki etkilerini araştırır. Sosyal fobi (sosyal anksiyete bozukluğu) olan bireylerde, genellikle çocukluk döneminde yaşanmış olan eleştiriler, aşağılanma deneyimleri veya reddedilme gibi olumsuz olaylar, bilinçdışı düzeyde derin bir etki bırakmış olabilir. Bu tür deneyimler, bireyin kendini değersiz, yetersiz veya sevilmez hissetmesine neden olarak, sosyal ortamlarda yoğun bir kaygı yaşamasına sebep olabilir.
Psikodinamik terapi, bu bilinçdışı süreçlerin ve geçmiş travmaların farkına varılmasını ve bu süreçlerin bireyin güncel yaşantısına nasıl etki ettiğinin anlaşılmasını sağlar. Birey, bu farkındalık süreci ile birlikte, sosyal ortamlarda yaşadığı kaygının kökenini keşfeder ve bu kaygının altında yatan duygusal ve bilişsel yapıları yeniden yapılandırma şansı bulur.
1. Aktarım ve karşı aktarım süreçleri
Psikodinamik terapinin temel unsurlarından biri, aktarım ve karşı aktarım süreçleridir. Aktarım, bireyin çocukluk döneminde önemli figürlerle (örneğin, ebeveynlerle) yaşadığı duygusal deneyimlerin, terapist ile olan ilişkide yeniden canlanmasıdır. Sosyal fobi tedavisinde, birey terapist ile olan ilişkide, sosyal ortamlarda yaşadığı kaygıyı ve savunma mekanizmalarını tekrarlayabilir. Örneğin, birey terapisti eleştirici veya reddedici olarak algılayabilir ve bu algı, bireyin çocukluk döneminde yaşadığı benzer deneyimlerin yansıması olabilir.
Karşı aktarım ise terapistin, bireyin bu aktarımına verdiği tepkidir. Terapist, bireyin bu tepkilerini fark ederek, bireyin bilinçdışı süreçlerini anlamasına ve bu süreçleri yeniden yapılandırmasına yardımcı olur. Aktarım ve karşı aktarım süreçleri, bireyin geçmiş deneyimlerinin güncel sosyal kaygılar üzerindeki etkisini ortaya koyar ve bu sayede birey, bu geçmiş deneyimlerin yükünden kurtulmaya ve daha sağlıklı sosyal etkileşimler kurmaya yönelik adımlar atar.
2. Savunma mekanizmalarının fark edilmesi ve çözümlenmeleri
Psikodinamik terapi, bireyin sosyal anksiyetesine katkıda bulunan savunma mekanizmalarını fark etmesini ve bu mekanizmaları çözümlemesini amaçlar. Sosyal fobiye sahip bireyler, genellikle kendilerini korumak için içe kapanma, kaçınma veya sosyal ortamlarda duygusal olarak uzak durma gibi savunma mekanizmaları geliştirebilirler. Bu mekanizmalar, bireyin kendini güvende hissetmesini sağlasa da, sosyal kaygının sürmesine ve sosyal becerilerin gelişememesine neden olabilir.
Terapist, bireyin bu savunma mekanizmalarını fark etmesine yardımcı olarak, bu mekanizmaların arkasındaki duygusal ihtiyaçları ve korkuları anlamasına olanak tanır. Örneğin, bireyin eleştirilme korkusundan dolayı sürekli kendini geri çekmesi, aslında geçmişte yaşadığı bir eleştirilme veya reddedilme deneyimine dayalı olabilir. Bu tür savunmaların fark edilmesi ve bu savunmaların altında yatan duygusal süreçlerin ele alınması, bireyin sosyal ortamlarda daha özgür ve kendine güvenli bir şekilde hareket etmesine yardımcı olur.
3. Bilinçdışı duyguların ifade edilmesi
Psikodinamik terapi, bireyin bilinçdışı düzeyde yaşadığı ve ifade edemediği duyguları fark etmesine ve bu duyguları anlamasına yardımcı olur. Sosyal fobiye sahip bireyler, genellikle öfke, hayal kırıklığı veya üzüntü gibi güçlü duyguları bastırma eğilimindedir. Bu duygular bastırıldıkça, sosyal ortamlarda yoğun bir kaygı ve huzursuzluk olarak kendini gösterebilir.
Terapide, bireyin bu duyguları keşfetmesi ve ifade etmesi teşvik edilir. Birey, terapist ile güvenli bir ortamda bu duyguları yaşama ve ifade etme şansı bulur. Bu süreç, bireyin sosyal etkileşimlerde yaşadığı kaygının duygusal kökenlerini anlamasına ve bu kaygının neden olduğu olumsuz düşünce ve davranış kalıplarını değiştirmesine olanak tanır.
4. İlişkisel yaklaşım
Psikodinamik terapi, sosyal fobinin tedavisinde ilişkisel bir yaklaşım benimser. Bireyin sosyal kaygılarının temelinde, geçmiş ilişkiler ve bu ilişkilerde yaşanan olumsuz deneyimler olabilir. Terapist, bireyin geçmişte önemli kişilerle (ebeveyn, kardeş, arkadaş vb.) yaşadığı deneyimlerin, bireyin kendine ve başkalarına olan bakış açısını nasıl etkilediğini araştırır.
Terapist ve danışan arasındaki ilişki, bu geçmiş ilişkilerin bir mikrokozmosu olarak ele alınır. Terapide ortaya çıkan duygu ve tepkiler, bireyin sosyal kaygılarının temelinde yatan ilişkisel dinamiklerin anlaşılmasına yardımcı olur. Bu süreç, bireyin kendine ve başkalarına dair daha olumlu ve gerçekçi bir bakış açısı geliştirmesine olanak tanır.
PT’nin etkinliği ve araştırma bulguları
Psikodinamik terapinin sosyal fobi tedavisinde etkinliği, son yıllarda yapılan çalışmalarla desteklenmiştir. Özellikle, bu terapi yöntemi, bireylerin sosyal fobinin altında yatan karmaşık duygusal ve ilişkisel süreçleri anlamalarına ve bu süreçleri yeniden yapılandırmalarına yardımcı olur. Araştırmalar, psikodinamik terapinin sosyal fobi belirtilerini azaltmada ve bireyin sosyal ortamlardaki işlevselliğini artırmada etkili olabileceğini göstermektedir.
Bununla birlikte, psikodinamik terapi genellikle uzun süreli bir yaklaşım gerektirdiği için, sosyal fobi tedavisinde kısa süreli müdahaleler arayan bireyler için uygun olmayabilir. Yine de, sosyal fobinin kökenine inmek ve bu bozukluğun duygusal ve ilişkisel temellerini ele almak isteyen bireyler için derinlemesine bir anlayış sunar.
Psikodinamik terapi, sosyal fobi tedavisinde bireyin geçmiş deneyimlerini ve bilinçdışı süreçlerini anlamasına yardımcı olan derinlemesine bir yaklaşımdır. Bu terapi yöntemi, bireyin sosyal ortamlarda yaşadığı kaygının kökenini keşfetmesine ve bu kaygının duygusal ve ilişkisel temellerini ele almasına olanak tanır. Terapide kullanılan aktarım, savunma mekanizmalarının çözümlenmesi ve bilinçdışı duyguların ifade edilmesi gibi teknikler, bireyin kendine olan güvenini ve sosyal becerilerini geliştirmesine katkı sağlar.
Şema terapi ve sosyal fobi tedavisi
Şema terapi (ŞT), sosyal fobi (sosyal anksiyete bozukluğu) tedavisinde kullanılan ve özellikle derinlemesine, köklü duygusal ve bilişsel yapıları ele almayı amaçlayan bir psikoterapi yöntemidir. Şema terapi, sosyal fobiye katkıda bulunan erken dönem yaşam deneyimlerini ve bu deneyimlerin oluşturduğu bilişsel ve duygusal şemaları fark etmeyi ve değiştirmeyi amaçlar. Sosyal fobisi olan bireylerde, genellikle geçmişte yaşanan olumsuz deneyimlerin sonucu olarak gelişen bu şemalar, bireyin sosyal ortamlarda kaygı yaşamasına yol açar.
ŞT’nin temel ilkeleri ve sosyal fobiye uyarlanmaları
Şema terapi, bilişsel terapi, davranışçı terapi ve deneyimsel terapi yaklaşımlarını birleştirir ve bireyin çocukluk döneminde oluşmuş olan derin yapısal şemalarını ve bu şemaların bireyin güncel yaşamındaki etkilerini incelemeyi hedefler. Şema terapinin sosyal fobi tedavisinde temel aldığı yaklaşımlar arasında erken dönem uyumsuz şemaların fark edilmesi, bu şemaların etkinliğini azaltacak stratejilerin uygulanması ve bireyin bu şemaların etkisinden kurtulmasına yardımcı olacak yeni becerilerin geliştirilmesi bulunmaktadır.
1. Erken dönem uyumsuz şemaların tanımlanması
Sosyal fobisi olan bireyler, genellikle “kusurluluk”, “reddedilme” ve “yetersizlik” gibi erken dönem uyumsuz şemalara sahiptir. Bu şemalar, bireyin çocukluk ve ergenlik döneminde yaşadığı olumsuz deneyimlerden kaynaklanır. Örneğin, sürekli eleştirilme, aşağılanma veya yeterince onaylanmama gibi deneyimler, bireyin kendini yetersiz, değersiz veya kabul görmez hissetmesine yol açabilir. Şema terapi, bu uyumsuz şemaların terapötik süreçte tanımlanmasını ve bireyin bu şemaların farkına varmasını sağlar.
Şema terapide, terapist ve birey, bu şemaların nasıl oluştuğunu ve bireyin güncel yaşamındaki sosyal kaygılarla nasıl ilişkilendiğini birlikte keşfeder. Bu süreç, bireyin kendine ve başkalarına yönelik bakış açısını değiştirmesine ve bu şemaların gücünü azaltmasına olanak tanır (Pugh, 2015).
2. Şema modlarının fark edilmesi ve yönetilmesi
Şema terapi, sosyal fobi tedavisinde “şema modları” kavramını da ele alır. Şema modları, bireyin içsel dünyasında aktif hale gelen çeşitli duygu, düşünce ve davranış kalıplarını ifade eder. Sosyal fobisi olan bireylerde, genellikle “kaçınmacı koruyucu” ve “eleştirici ebeveyn” modları aktif hale gelir.
- Kaçınmacı koruyucu mod: Birey, sosyal ortamlardan ve kaygı yaratan durumlardan kaçınarak kendini korumaya çalışır. Bu mod, bireyin kaygıdan kaçınmasına yardımcı olurken, uzun vadede sosyal becerilerin gelişmesini engeller ve sosyal fobinin sürmesine katkıda bulunur.
- Eleştirici ebeveyn mod: Bu modda, birey kendi içsel dünyasında sürekli olarak eleştirilir ve yetersiz görülür. Bu, bireyin sosyal etkileşimler sırasında kendini sürekli eleştirici bir gözle değerlendirmesine ve yoğun bir kaygı yaşamasına neden olur.
Şema terapide, bireyin bu modları fark etmesi ve bu modların nasıl işlediğini anlaması sağlanır. Terapist, bireyin bu modların etkisinden kurtulmasına ve bu modların yerini daha sağlıklı ve destekleyici modların almasına yardımcı olur.
3. Duygusal işlenme ve deneyimsel teknikler
Şema terapi, sosyal fobi tedavisinde duygusal işlenme ve deneyimsel teknikler kullanarak bireyin sosyal kaygının altında yatan duygusal süreçleri keşfetmesine olanak tanır. Bu süreçte, bireyin yaşadığı derin duyguların (örneğin, utanç, reddedilme korkusu, yalnızlık hissi) güvenli bir terapötik ortamda deneyimlenmesi teşvik edilir.
Deneyimsel teknikler, bireyin bu duyguları yeniden yaşamasına ve bu duygularla ilgili yeni bakış açıları geliştirmesine yardımcı olur. Özellikle, sandalye tekniği ve imajinasyon (hayal gücü) teknikleri, bireyin geçmişte yaşadığı olumsuz olayları ve bu olayların sosyal fobiye katkıda bulunan etkilerini yeniden yapılandırmasına olanak tanır. Bu süreç, bireyin geçmiş deneyimlerden kaynaklanan yoğun kaygı ve olumsuz düşünce kalıplarını dönüştürmesini sağlar.
4. Sağlıklı yetişkin modunun geliştirilmesi
Şema terapinin sosyal fobi tedavisinde önemli bir bileşeni, bireyin “sağlıklı yetişkin” modunu geliştirmesidir. Sağlıklı yetişkin modu, bireyin kendine karşı daha şefkatli, anlayışlı ve destekleyici bir tavır geliştirmesini ifade eder. Sosyal fobisi olan bireyler, genellikle kendilerini eleştiren ve küçümseyen iç seslerle başa çıkmakta zorlanır. Şema terapide, terapist ve birey, bu eleştirici sesleri fark ederek, yerlerine daha destekleyici ve kendine güven veren düşünceleri yerleştirmeye çalışır.
Sağlıklı yetişkin modu, bireyin sosyal ortamlarda kendine güvenini artırır ve bu ortamlarda kendini ifade etme becerilerini geliştirmesine yardımcı olur. Bu süreç, bireyin sosyal kaygının üstesinden gelmesine ve sosyal becerilerini etkili bir şekilde kullanmasına olanak tanır.
ŞT’nin etkinliği ve araştırma bulguları
Şema terapinin sosyal fobi tedavisindeki etkinliği, son yıllarda yapılan araştırmalarla desteklenmiştir. Araştırmalar, şema terapinin sosyal fobinin altında yatan derin ve köklü bilişsel yapıları ele alarak, sosyal kaygı belirtilerini azaltmada etkili olduğunu göstermektedir. Özellikle, şema terapinin uzun vadeli etkilerinin kalıcı olduğu ve bireylerin sosyal ortamlardaki işlevselliğini artırdığı bulunmuştur.
Bununla birlikte, şema terapi genellikle daha uzun süreli bir yaklaşım gerektirdiği için, sosyal fobi tedavisinde hızlı çözümler arayan bireyler için uygun olmayabilir. Ancak, sosyal fobinin kökenine inmek ve bu bozukluğun duygusal ve bilişsel temellerini ele almak isteyen bireyler için derinlemesine bir tedavi süreci sunar.
Şema terapi, sosyal fobi tedavisinde bireyin erken dönem uyumsuz şemalarını ve bu şemaların güncel yaşantısındaki etkilerini anlamasına yardımcı olan kapsamlı bir yaklaşımdır. Bu terapi yöntemi, bireyin sosyal kaygıya katkıda bulunan derin bilişsel ve duygusal yapıları ele almasını sağlar. Terapide kullanılan şema modlarının yönetilmesi, deneyimsel teknikler ve sağlıklı yetişkin modunun geliştirilmesi gibi yöntemler, bireyin sosyal becerilerini geliştirmesine ve sosyal fobi belirtilerini azaltmasına katkıda bulunur.
Bilişsel davranışçı terapi ve sosyal fobi tedavisi
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), sosyal fobi (sosyal anksiyete bozukluğu) tedavisinde en sık tercih edilen ve en etkili yöntemlerden biri olarak kabul edilmektedir. Bu terapi yaklaşımı, bireyin sosyal durumlar karşısında geliştirdiği olumsuz düşünceleri ve kaçınma davranışlarını değiştirmeyi amaçlar. BDT, sosyal fobisi olan bireylerin hem bilişsel hem de davranışsal tepkilerini ele alarak kapsamlı bir tedavi süreci sunar.
BDT’nin temel ilkeleri ve sosyal fobiye uyarlanmaları
BDT’nin temel ilkeleri, bireyin düşünce, duygu ve davranışlarının birbirleriyle nasıl etkileşime girdiğini anlamaya dayanır. Sosyal fobisi olan bireylerde, genellikle olumsuz ve gerçekçi olmayan düşünceler (örneğin, “Kendimi küçük düşüreceğim” veya “İnsanlar benim aptal olduğumu düşünecek”) sosyal durumlar karşısında yoğun bir kaygıya yol açar. Bu düşünceler, kişinin sosyal ortamlardan kaçınmasına veya bu ortamlarda büyük bir stres yaşamasına sebep olur.
BDT, bu olumsuz düşünceleri fark etmek, sorgulamak ve değiştirmek üzerine odaklanır. Aynı zamanda bireyin kaçınma davranışlarını azaltarak, daha sağlıklı başa çıkma mekanizmaları geliştirmesine yardımcı olur. BDT’nin sosyal fobi tedavisinde kullandığı temel teknikler arasında bilişsel yeniden yapılandırma, maruz bırakma teknikleri ve sosyal beceri eğitimi bulunmaktadır.
1. Bilişsel yeniden yapılandırma
Bilişsel yeniden yapılandırma, sosyal fobi tedavisinde kullanılan temel tekniklerden biridir. Bu süreçte birey, sosyal durumlarla ilgili olumsuz otomatik düşüncelerini fark eder ve bu düşünceleri sorgular. Terapi sırasında, bu olumsuz düşüncelerin doğruluğunu değerlendirmek ve daha gerçekçi ve dengeli alternatif düşünceler geliştirmek üzerine çalışılır. Örneğin:
- Otomatik Düşünce: “Eğer konuşurken hata yaparsam, herkes benim aptal olduğumu düşünecek.”
- Alternatif Düşünce: “Herkes hata yapabilir ve bu genellikle insanlar tarafından hoş görülür. Hata yapmak benim değersiz olduğum anlamına gelmez.”
Bilişsel yeniden yapılandırma, bireyin sosyal durumlar karşısında daha gerçekçi ve olumlu bir bakış açısı geliştirmesine yardımcı olur, böylece kaygı düzeyi azalır ve sosyal ortamlara karşı daha cesur bir yaklaşım sergilenir.
2. Maruz bırakma teknikleri
Maruz bırakma, BDT’nin sosyal fobi tedavisinde kullanılan bir başka önemli bileşenidir. Bu teknik, bireyin kaygı yaratan sosyal durumlara kademeli olarak maruz bırakılmasını içerir. Amaç, kişinin bu durumlarla yüzleşmesini sağlamak ve zamanla bu durumlardaki kaygı seviyesini azaltmaktır. Maruz bırakma, bireyin sosyal ortamlara daha alışmasını ve bu ortamlarda kendini daha rahat hissetmesini sağlar.
Maruz bırakma genellikle hiyerarşik bir yapı içinde uygulanır. Terapist, bireyin en az kaygı verici durumdan başlayarak, daha zorlu sosyal etkileşimlere doğru aşamalı olarak ilerlemesini sağlar. Örneğin:
- Terapistin yanında kısa bir konuşma yapma.
- Bir grup önünde tanıdık bir konu hakkında kısa bir konuşma yapma.
- Yabancılarla küçük bir sosyal etkinlikte yer alma.
Bu hiyerarşik yapı, bireyin korkularıyla güvenli bir şekilde başa çıkmasına ve sosyal durumlara dair güven duygusunu pekiştirmesine yardımcı olur.
3. Sosyal beceri eğitimi
Sosyal fobisi olan bireyler, genellikle sosyal etkileşimlerde zorlanır ve bu durum, kaygılarını daha da artırabilir. Bu nedenle BDT, sosyal beceri eğitimi ile bireylerin iletişim kurma, göz teması kurma, aktif dinleme gibi temel sosyal becerileri geliştirmesine yardımcı olur. Sosyal beceri eğitimi, bireyin kendine olan güvenini artırarak, sosyal ortamlarda daha rahat ve kendinden emin bir şekilde hareket etmesini sağlar.
Bu süreçte, terapist ve birey, rol oynama teknikleri ile bireyin sosyal etkileşimler sırasında karşılaşabileceği durumları prova eder. Rol oynama, bireyin potansiyel zorlukları deneyimleyip bu durumlara uygun şekilde yanıt verebilmesini öğrenmesi için güvenli bir alan sunar.
4. Düşünce kayıtları ve ev ödevleri
BDT, sosyal fobi tedavisinde etkinliği artırmak için düşünce kayıtları ve ev ödevleri kullanır. Düşünce kayıtları, bireyin sosyal durumlarla ilgili hissettiklerini, düşündüklerini ve bu durumlara verdiği tepkileri kaydetmesini sağlar. Bu kayıtlar, bireyin olumsuz düşünce kalıplarını fark etmesine ve bu düşünceleri sorgulamasına yardımcı olur.
Ev ödevleri ise terapi seansları arasında bireyin öğrendiği becerileri ve teknikleri gerçek hayatta uygulamasına olanak tanır. Örneğin, birey kendisine korku veren bir sosyal durumu deneyimlemesi ve bu duruma verdiği tepkileri gözlemlemesi için ödev verilebilir. Bu ödevler, bireyin terapiden öğrendiklerini pekiştirmesine ve uygulamalı olarak deneyim kazanmasına katkıda bulunur.
BDT’nin etkinliği ve araştırma bulguları
BDT’nin sosyal fobi tedavisinde etkinliği, birçok kontrollü klinik çalışma ile desteklenmiştir. Özellikle bilişsel yeniden yapılandırma ve maruz bırakma tekniklerinin, sosyal fobi belirtilerini azaltmada etkili olduğu gösterilmiştir. Araştırmalar, BDT’nin sosyal fobi tedavisinde hem kısa vadeli hem de uzun vadeli etkiler sağladığını ortaya koymaktadır.
Ayrıca, BDT ile farmakoterapi kombinasyonu, sosyal fobi tedavisinde tek başına BDT’ye göre daha etkili sonuçlar verebilmektedir. Bununla birlikte, BDT’nin uzun vadeli etkileri daha kalıcı olabilmekte ve bireylerin tedavi sonrasında da kazandıkları becerileri uygulamaya devam etmelerini sağlamaktadır.
Bilişsel davranışçı terapi, sosyal fobi tedavisinde etkili ve kanıtlanmış bir yöntemdir. BDT, bireyin sosyal durumlara karşı geliştirdiği olumsuz düşünce ve davranış kalıplarını değiştirerek, sosyal anksiyeteyi azaltmayı ve bireyin kendine olan güvenini artırmayı amaçlar. Terapi sürecinde kullanılan bilişsel yeniden yapılandırma, maruz bırakma teknikleri ve sosyal beceri eğitimi gibi yöntemler, sosyal fobi belirtilerini etkili bir şekilde ele almakta ve bireyin günlük yaşamında daha uyumlu bir şekilde işlev görmesine yardımcı olmaktadır.
EMDR terapisi ve sosyal fobi tedavisi
EMDR terapisi, göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme anlamına gelir ve travmatik anıların veya olumsuz yaşam deneyimlerinin neden olduğu psikolojik sıkıntıları hafifletmek için geliştirilmiş bir terapi yöntemidir. Başlangıçta travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tedavisinde kullanılan EMDR, son yıllarda sosyal fobi (sosyal anksiyete bozukluğu) gibi diğer kaygı bozukluklarında da etkili bir yöntem olarak öne çıkmıştır. Sosyal fobi tedavisinde EMDR, bireyin sosyal kaygıya neden olan geçmiş olumsuz deneyimleri işlemesine ve bu deneyimlerin etkisini azaltmasına yardımcı olur.
EMDR terapisinin temel ilkeleri ve sosyal fobiye uyarlanmaları
EMDR terapisi, beynin bilgiyi işleme sistemini kullanarak bireyin geçmişte yaşadığı olumsuz olayları yeniden yapılandırmasına ve bu olayların duygusal yükünden kurtulmasına dayanır. Sosyal fobisi olan bireylerde, genellikle sosyal ortamlarda yaşanmış aşağılanma, eleştirilme, reddedilme gibi olumsuz deneyimler bulunabilir. Bu tür deneyimler, bireyin sosyal durumlar karşısında yoğun bir kaygı ve kaçınma davranışı geliştirmesine yol açar. EMDR terapisi, bu tür travmatik anıları hedef alarak, bireyin bu anıların neden olduğu olumsuz inançları ve duygusal tepkileri yeniden işlemesini sağlar.
1. Geçmiş deneyimlerin işlenmesi
Sosyal fobiye sahip bireylerde, geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler genellikle güncel sosyal kaygıyı tetikler. Örneğin, çocukluk döneminde yaşanan bir alay edilme ya da bir grup içinde aşağılanma deneyimi, bireyin yetişkinlik döneminde de benzer sosyal ortamlarda kaygı yaşamasına yol açabilir. EMDR terapisi, bireyin bu tür travmatik anıları işlemeyi ve bu anıların duygusal yükünü azaltmayı amaçlar.
Terapist, bireyin belirli bir travmatik anıyı hatırlamasını ve bu anının neden olduğu olumsuz duygu ve düşünceleri fark etmesini sağlar. Aynı zamanda, göz hareketleri, dokunsal uyarılar veya diğer iki yönlü uyarım teknikleri kullanarak, bireyin bu anıyı yeniden işlemesi sağlanır. Bu süreç, bireyin geçmişte yaşadığı olumsuz olayların etkisini hafifletir ve bu olayların bireyin bugünkü sosyal kaygısı üzerindeki etkisini azaltır.
2. Olumsuz inançların yeniden yapılandırılması
EMDR terapisinin bir diğer önemli bileşeni, bireyin geçmiş deneyimlerinden kaynaklanan olumsuz inançları fark etmesi ve bu inançları yeniden yapılandırmasıdır. Sosyal fobiye sahip bireyler genellikle “Yetersizim”, “Kabul görmeyeceğim” veya “Başkaları beni eleştirecek” gibi olumsuz inançlara sahiptir. Bu inançlar, bireyin sosyal durumlar karşısında yoğun kaygı yaşamasına ve kaçınma davranışları geliştirmesine yol açar.
EMDR terapisi, bu olumsuz inançların yeniden yapılandırılmasına yardımcı olur. Terapist, bireyin olumsuz bir inancı hatırlamasını ve bu inancı uyaran geçmiş bir olayı düşünmesini sağlar. Daha sonra, iki yönlü uyarım teknikleri kullanılarak bireyin bu olumsuz inancı yeniden işlemesi ve yerine daha pozitif ve destekleyici bir inanç yerleştirmesi teşvik edilir. Örneğin, “Yetersizim” inancı, EMDR süreciyle “Yeterliyim ve kabul edilebilirim” şeklinde yeniden yapılandırılabilir.
3. Güncel tetikleyicilerin ele alınması
Sosyal fobi tedavisinde EMDR, bireyin geçmiş travmatik anılarla bağlantılı olan güncel tetikleyicileri de ele alır. Birey, geçmiş deneyimlerin etkisiyle, sosyal ortamlarda benzer kaygı tetikleyicileriyle karşılaştığında yoğun bir duygusal tepki verebilir. Örneğin, topluluk önünde konuşma yapmak ya da bir grubun içine katılmak gibi durumlar, birey için yoğun bir kaygı kaynağı haline gelebilir.
EMDR terapisi, bu güncel tetikleyicilerin neden olduğu olumsuz duygusal tepkileri işlemeyi ve bu tepkilerin neden olduğu kaygıyı azaltmayı hedefler. Terapist, bireyin bu tetikleyici durumları gözünde canlandırmasını ve bu durumlardaki kaygı ve olumsuz inançları işlemesini sağlar. Bu süreç, bireyin sosyal ortamlarda kendini daha rahat ve güvenli hissetmesine olanak tanır.
4. Pozitif inançların güçlendirilmesi
EMDR terapisinin sosyal fobi tedavisinde son aşaması, bireyin olumlu ve destekleyici inançları güçlendirmesidir. Terapist, bireyin “Ben yeterliyim”, “Sosyal ortamlarda güvendeyim” gibi pozitif inançları benimsemesini ve bu inançları güçlendirmesini teşvik eder. Bu aşama, bireyin sosyal ortamlarda kendine güven duymasını ve kaygının yerine daha pozitif duygular geliştirmesini sağlar.
EMDR terapisinde, bu pozitif inançlar, geçmiş travmatik deneyimlerle bağlantılı olumsuz inançların yerine geçer ve bireyin sosyal ortamlardaki işlevselliğini artırır. Pozitif inançların güçlendirilmesi, bireyin sosyal kaygıyı aşmasına ve sosyal becerilerini daha etkin bir şekilde kullanmasına olanak tanır.
EMDR terapisinin etkinliği ve araştırma bulguları
EMDR terapisinin sosyal fobi tedavisinde etkinliği, son yıllarda yapılan araştırmalarla desteklenmiştir. Araştırmalar, EMDR’nin sosyal fobi belirtilerini azaltmada ve bireyin sosyal ortamlardaki işlevselliğini artırmada etkili olduğunu göstermektedir. Özellikle, sosyal fobinin kökeninde travmatik veya olumsuz sosyal deneyimlerin yer aldığı durumlarda, EMDR terapisi bu anıları işleyerek bireyin sosyal kaygı düzeyini düşürmektedir.
Bununla birlikte, EMDR terapisinin sosyal fobi tedavisinde kısa süreli ve yapılandırılmış bir yaklaşım sunduğu ve özellikle geçmiş travmaların sosyal kaygıyla bağlantılı olduğu durumlarda etkili olduğu görülmüştür. Ancak, her bireyin tedaviye yanıtı farklı olabileceğinden, EMDR terapisi bazen diğer psikoterapi yöntemleriyle (örneğin, Bilişsel Davranışçı Terapi) birlikte uygulanabilir.
Psikoterapi, sosyal fobi tedavisinde etkili ve kanıtlanmış bir yaklaşımdır. Çeşitli terapi yöntemleri, sosyal fobinin altında yatan bilişsel, duygusal ve davranışsal süreçleri ele alarak, bireyin sosyal kaygıyı aşmasına ve sosyal becerilerini geliştirmesine yardımcı olur.
Bilişsel Davranışçı Terapi, Şema Terapi, Psikodinamik Terapi ve EMDR Terapisi gibi yöntemler, bireyin ihtiyaçlarına ve geçmiş deneyimlerine göre özelleştirilebilir. Bu sayede, sosyal fobi tedavisinde kalıcı ve etkili sonuçlar elde edilebilir.
Referanslar
Shapiro, F., & Solomon, R. (2008). EMDR and the treatment of complex PTSD: A review. Behaviour Research and Therapy, 46(10), 1230-1241.
Leichsenring, F., Salzer, S., & Beutel, M. E. (2013). Psychodynamic therapy and cognitive-behavioral therapy in social anxiety disorder: A multicenter randomized controlled trial. Journal of Affective Disorders, 151(3), 798-807.
Clark, D. M., & Wells, A. (1995). A cognitive model of social phobia. In R. G. Heimberg, M. R. Liebowitz, D. A. Hope, & F. R. Schneier (Eds.), Social Phobia: Diagnosis, Assessment, and Treatment.
Goldstein, S., & Naglieri, J. A. (2013). Handbook of Social Anxiety Disorder: Assessment and Treatment.
Shapiro, F. (2001). Eye Movement Desensitization and Reprocessing (EMDR): Basic Principles, Protocols, and Procedures.
Hoge, E. A., et al. (2011). A randomized controlled trial of eye movement desensitization and reprocessing (EMDR) therapy for social anxiety disorder. Cognitive and Behavioral Practice, 18(2), 128-137.
Nazari, H., et al. (2011). The effectiveness of EMDR in the treatment of social anxiety disorder. Journal of Anxiety Disorders, 25(3), 325-330.
Young, J. E., Klosko, J. S., & Weishaar, M. E. (2003). Schema Therapy: A Practitioner’s Guide.
Pugh, M. (2015). Schema Therapy for Social Anxiety: Clinical Considerations. Cognitive and Behavioral Practice, 22(4), 465-472.
Rafaeli, E., Bernstein, D. P., & Young, J. (2010). Schema Therapy: Distinctive Features.
Heimberg, R. G., Salzman, D. G., Holt, C. S., & Blendell, K. A. (1990). Cognitive-behavioral group therapy vs. phenelzine therapy for social phobia: 12-week outcome. Behaviour Research and Therapy, 28(6), 513-522.
Hofmann, S. G., & Otto, M. W. (2008). Cognitive Behavioral Therapy for Social Anxiety Disorder: Evidence-Based and Disorder-Specific Treatment Techniques.