bilissel davranisci terapi

Bilişsel davranışçı terapi nedir?

Photo of author

TERAPİEVİ

Bilişsel-Davranışçı Terapi (BDT), zihinsel sağlığı geliştirmek amacıyla bilişsel ve davranışsal yaklaşımları birleştiren, yapılandırılmış ve hedef odaklı bir psikoterapi türüdür.

1950’li yıllarda ortaya çıkan davranışçı yaklaşımın ardından 1960’larda Aaron T. Beck’in öncülüğünde bilişsel teorinin gelişimi ile şekillenmiştir.

Bugün, BDT depresyon, anksiyete, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), panik bzoukluğu ve birçok diğer psikolojik rahatsızlığın tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır.

Bilişsel davranışçı terapinin temel ilkeleri nelerdir?

BDT, yapılandırılmış ve hedef odaklı bir terapi modeli olup, bireylerin işlevsiz düşüncelerini fark edip daha sağlıklı düşünce ve davranış kalıpları geliştirmesini amaçlar. Aşağıda BDT’nin temel ilkeleri ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

Düşünce, duygu ve davranış İlişkisi

BDT’nin en temel ilkesi, düşünceler, duygular ve davranışlar arasında güçlü bir etkileşim olduğu görüşüdür. Bireyin bir olay karşısında nasıl düşündüğü, hissettiği duyguyu ve o durumda sergilediği davranışı doğrudan etkiler. Örneğin, “Bu sunumda hata yapacağım” düşüncesi kaygıya yol açabilir ve birey bu yüzden sunuma katılmaktan kaçınabilir.

  • İlke: Düşünce kalıplarını değiştirerek, duygular ve davranışlar üzerinde olumlu değişiklikler yaratmak mümkündür (Beck, 1967).

İşlevsiz ve otomatik düşüncelerin fark edilmesi

BDT’ye göre bireylerin günlük yaşantılarında farkında olmadan geliştirdikleri otomatik düşünceler, olumsuz duygu ve davranışlara yol açabilir. Bu düşünceler genellikle geçmiş yaşantılardan ve temel inançlardan kaynaklanır. Terapi sürecinde bireylerin bu otomatik ve işlevsiz düşünceleri fark etmeleri ve bunların yerine daha gerçekçi düşünceler geliştirmeleri sağlanır.

  • Örnek: “Bu sınavdan geçemeyeceğim” şeklinde otomatik bir düşünce, bireyin çalışma motivasyonunu düşürebilir.

Bilişsel yeniden yapılandırma

BDT’nin temel ilkelerinden biri, bireyin işlevsiz düşüncelerini daha gerçekçi ve işlevsel düşüncelerle değiştirmesidir. Bilişsel yeniden yapılandırma olarak adlandırılan bu süreçte, danışanlar düşüncelerini sorgulamayı ve alternatif yorumlar geliştirmeyi öğrenirler. Bu yaklaşım, bireylerin olaylara daha sağlıklı bir bakış açısıyla yaklaşmalarını sağlar.

  • Örnek: “İşe alınmazsam hayatım mahvolur” düşüncesi, “Bu iş önemli ama başka iş fırsatları da var” şeklinde yeniden yapılandırılabilir.

Maruz bırakma ve davranışsal deneyler

BDT, bireylerin korku ve kaçınma davranışları ile başa çıkmaları için maruz bırakma ve davranışsal deneyler tekniklerini kullanır. Bireyin korktuğu durumlarla güvenli bir ortamda yüzleşmesi sağlanır ve böylece korkunun yarattığı olumsuz duyguların etkisi azalır.

  • Maruz bırakma: Anksiyete bozukluklarında, bireyler korktukları durumlarla sistematik olarak yüzleştirilir.
  • Davranışsal deneyler: Birey, işlevsiz düşüncelerini sınamak için belirli davranışları dener. Örneğin, sosyal anksiyetesi olan biri, topluluk önünde konuşarak olumsuz beklentilerinin gerçekleşip gerçekleşmediğini gözlemler.

Terapötik iş birliği ve rehberlik

BDT, danışan ile terapist arasında iş birliğine dayalı bir ilişki gerektirir. Terapist, danışana sorunlarının üstesinden gelmesi için rehberlik yapar, ancak sürecin aktif katılımcısı danışandır. Terapist ve danışan birlikte terapi hedeflerini belirler ve her oturumun yapılandırılmasını sağlar. Bu yaklaşım, bireyin kendi iyileşme sürecine katılımını artırır.

  • İlke: Terapötik ilişki, iş birliğine dayalı ve eşitlikçi olmalıdır (Beck, 2011).

Hedef odaklı ve yapılandırılmış müdahaleler

BDT, belirli sorunların çözümüne yönelik hedef odaklı ve yapılandırılmış bir yaklaşımdır. Her seans, belirli hedefler doğrultusunda planlanır ve danışan ile terapist, ilerlemeyi düzenli olarak gözden geçirir. Bu yapılandırma, terapi sürecinin etkili ve verimli olmasını sağlar.

  • Örnek: Depresyon tedavisinde hedef, bireyin sosyal aktivitelerini artırmak ve kendine yönelik olumsuz düşünceleri azaltmaktır.

Kendi kendine yardım ve ev ödevleri

BDT, bireylerin terapinin dışında da öğrendikleri becerileri uygulamalarını teşvik eder. Bu nedenle, terapi sürecinde bireylere ev ödevleri verilir. Ev ödevleri, bireyin günlük yaşamında kazandığı farkındalık ve becerileri pekiştirmesine yardımcı olur.

  • Örnek: Danışana, her gün olumlu bir etkinlik yapması veya belirli durumlarda ortaya çıkan otomatik düşüncelerini kaydetmesi ödevi verilebilir.

Zaman sınırlı ve kısa süreli terapi

BDT genellikle zaman sınırlı ve kısa süreli bir terapi yöntemidir. Çoğu müdahale 10-20 seans arasında tamamlanır ve danışanın belirli hedeflere ulaşması sağlanır. Kısa süreli olması, BDT’nin pratik ve ulaşılabilir bir yöntem olmasını sağlar.

  • Örnek: Sosyal fobi tedavisinde belirlenen hedeflere 12-16 seans arasında ulaşılabilir.

Bilimsel dayanak ve kanıta dayalı yaklaşım

BDT, etkili olduğunu kanıtlayan birçok bilimsel çalışmaya dayanmaktadır. Kanıta dayalı terapi olması, BDT’nin yaygın olarak tercih edilmesinin en önemli nedenlerinden biridir. Randomize kontrollü çalışmalar, BDT’nin depresyon, anksiyete ve OKB gibi birçok rahatsızlıkta etkili olduğunu göstermektedir (Hofmann et al., 2012).

  • İlke: Terapi, bilimsel kanıtlara ve bireyin ihtiyaçlarına dayalı olarak şekillendirilmelidir.

Nükslerin önlenmesi ve becerilerin kazandırılması

BDT, sadece mevcut semptomları azaltmayı değil, aynı zamanda nükslerin önlenmesini de hedefler. Danışanlara, olası sorunlarla başa çıkma becerileri kazandırılır ve terapi sürecinde öğrendiklerini sürdürebilmeleri sağlanır.

  • Örnek: Depresyon tedavisinde, danışanlar olumsuz düşüncelerle başa çıkma stratejilerini öğrenir ve bu beceriler gelecekteki olası depresyon epizodlarını önleyebilir.

BDT’nin temel ilkeleri, bireylerin düşünce, duygu ve davranışlarını anlamalarına ve değiştirmelerine rehberlik eder. Terapinin yapılandırılmış ve hedef odaklı yapısı, bireylerin kısa sürede somut sonuçlar elde etmesini sağlar. Bilimsel kanıtlarla desteklenen bu terapi yöntemi, depresyon, anksiyete, obsesif-kompulsif bozukluk gibi birçok ruhsal bozukluğun tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır.

Bilişsel davranışçı terapinin teorik temelleri

BDT’nin dayandığı teorik çerçeve, bireylerin düşünce kalıpları, duyguları ve davranışları arasında güçlü bir etkileşim olduğunu savunur.

Temel varsayım, bir kişinin olayları yorumlama biçiminin, bu olaylar karşısında hissettikleri ve gösterdikleri davranışları belirlediğidir.

Aaron T. Beck’in öncülüğünde geliştirilen bilişsel model, işlevsiz düşüncelerin ve olumsuz bilişlerin psikolojik rahatsızlıkların temelini oluşturduğunu öne sürer.

Bu bölümde, BDT’nin temel teorik kavramları detaylıca ele alınacaktır.

Bilişsel Model

Bilişsel model, bireylerin düşünce süreçlerinin, duygusal ve davranışsal tepkilerini yönlendirdiğini öne sürer. Beck’in modeline göre bireyler, karşılaştıkları durumları değerlendirirken farkında olmadan otomatik düşünceler üretir. Bu düşünceler bazen işlevsel olmayabilir ve bireyi olumsuz duygulara sürükleyebilir. Bilişsel model üç ana yapı üzerinde durur:

  • Temel inançlar: Bireyin kendisi, çevresi ve geleceği hakkındaki derin, köklü düşünceleridir. Bu inançlar, genellikle çocukluk döneminde gelişir ve bireyin dünyayı algılama biçimini belirler. Örneğin, “Ben değersiz biriyim” gibi temel bir inanç, birçok olumsuz düşünceyi tetikleyebilir.
  • Ara inançlar: Temel inançlardan türeyen ve bireyin hayata dair kurallarını belirleyen düşüncelerdir. “Başarısız olmamalıyım, yoksa değersiz olurum” gibi ifadeler ara inançlara örnektir.
  • Otomatik düşünceler: Belirli bir durum karşısında, anlık olarak zihinde beliren düşüncelerdir. Bu düşünceler, bireyin temel ve ara inançlarının dışavurumu olarak ortaya çıkar. Örneğin, bir toplantıda konuşurken “Ne söylesem komik duruma düşeceğim” şeklindeki düşünce, otomatik düşüncelere bir örnektir.

Bilişsel çarpıtmalar

Bilişsel çarpıtmalar, bireylerin düşünce süreçlerinde meydana gelen sistematik hatalardır. Bu hatalar, bireylerin gerçekliği işlevsiz bir şekilde yorumlamasına yol açarak olumsuz duyguların gelişmesine neden olur. Bilişsel-Davranışçı Terapi, bu çarpıtmaların fark edilip düzeltilmesini hedefler. Bazı yaygın bilişsel çarpıtmalar:

  • Felaketleştirme: Olası bir olayı en kötü haliyle hayal etmek ve bu duruma odaklanmak. Örneğin, “Sınavdan düşük not alırsam hayatım mahvolur.”
  • Siyah-beyaz (dikotom) düşünme: Durumları yalnızca iki uçta değerlendirme, aradaki olasılıkları göz ardı etme. “Ya başarılıyım ya da tamamen başarısızım.”
  • Aşırı genelleme: Tek bir olumsuz deneyimi genelleyerek her durumda aynı sonucun yaşanacağına inanmak. “Bu işte başarısız oldum, demek ki hiçbir işi başaramayacağım.”
  • Kişiselleştirme: Kötü olayların sorumluluğunu haksız yere kendi üzerine almak. “Arkadaşlarım eğlenmedi, çünkü ben yeterince iyi bir ev sahipliği yapamadım.”
  • Olumluyu göz ardı etme: Pozitif deneyimleri yok sayarak yalnızca olumsuz deneyimlere odaklanmak. “Beni övmeleri önemli değil, çünkü sadece nezaketten yaptılar.”

Duygu, düşünce ve davranış arasındaki döngü

BDT’ye göre, düşünceler, duygular ve davranışlar arasında bir döngüsel ilişki vardır. Bir bireyin olumsuz bir düşünce geliştirmesi, onun kendini kötü hissetmesine yol açar ve bu duygu, uyumsuz davranışlara neden olabilir. Örneğin, “Bu sınavda başarısız olacağım” şeklindeki bir düşünce, bireyin kaygılanmasına, bu da ders çalışmayı bırakmasına neden olabilir. Ders çalışmamak ise sınavda başarısız olma ihtimalini artırarak bireyin kendine dair olumsuz düşüncelerini pekiştirir.

Şemalar ve bilişsel yapılar

Şemalar, bireylerin dünyayı algılama, organize etme ve yorumlama biçimlerini belirleyen zihinsel yapılar olarak tanımlanır. Bilişsel şemalar, kişinin hayat deneyimlerinden öğrenerek geliştirdiği kalıplardır. Örneğin, çocukluk döneminde sürekli eleştirilen bir birey, “Ben yetersizim” şeması geliştirebilir. Bu şema, gelecekte yaşanacak olaylarda otomatik olarak devreye girerek bireyin kendini yetersiz hissetmesine yol açabilir. BDT, bireylerin işlevsiz şemalarını fark edip değiştirmelerine olanak tanır.

Bilişsel ve davranışsal tekniklerin bütünleşmesi

BDT, bireylerin sadece düşüncelerini değil, aynı zamanda davranışlarını da değiştirmeyi hedefler. Bu nedenle, bilişsel müdahaleler ile davranışsal teknikler bir arada kullanılır. Bilişsel yeniden yapılandırma, bireylerin işlevsiz düşüncelerini fark edip değiştirmelerine olanak tanırken, davranışsal deneyler ve maruz bırakma gibi teknikler, bireylerin uyumsuz davranış kalıplarını değiştirmelerine yardımcı olur.

  • Maruz bırakma terapisi: Özellikle anksiyete bozukluklarının tedavisinde kullanılan bu teknik, bireyin korktuğu uyaranlarla güvenli bir ortamda yüzleşmesini sağlar. Bu süreçte, birey korkularının düşündüğü kadar tehlikeli olmadığını deneyimleyerek öğrenir.
  • Davranışsal aktivasyon: Depresyon tedavisinde kullanılan bu teknik, bireylerin olumlu etkinliklere katılımını artırarak işlevsellik kazanmalarını hedefler.

BDT’nin sinirbilimsel temelleri

Son yıllarda, BDT’nin etkinliği sinirbilimsel araştırmalarla da desteklenmiştir. BDT’nin, beynin prefrontal korteksi ve amigdalası gibi duygusal düzenleme ile ilgili bölgelerinde değişikliklere yol açtığı bulunmuştur. Prefrontal korteksin daha etkin çalışması, bireylerin olaylara daha mantıklı bakabilmesini ve duygularını düzenleyebilmesini sağlarken, amigdalanın aktivitesinin azalması, kaygı ve korku tepkilerini hafifletir.

Bu detaylandırılmış teorik çerçeve, BDT’nin bireylerin düşünce, duygu ve davranış kalıplarını anlamaya yönelik nasıl güçlü bir temel sunduğunu göstermektedir. Beck’in bilişsel modelinden sinirbilimsel temellere kadar, BDT’nin çok yönlü yapısı, psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde etkili olmasını sağlayan ana faktörlerden biridir.

Bilişsel davranışçı terapi hangi ruhsal bozukluklarda kullanılır?

Depresyon

BDT, depresyonun tedavisinde en yaygın kullanılan yöntemlerden biridir. Depresyon, bireylerin kendisi, çevresi ve geleceği hakkında olumsuz düşünceler geliştirdiği bir bozukluk olarak tanımlanır. BDT, depresyon yaşayan bireylerin olumsuz otomatik düşüncelerini ve işlevsiz inançlarını fark etmelerine ve değiştirmelerine yardımcı olur.

  • Tedavi süreci: Depresyon tedavisinde danışanlara duygu-düşünce-davranış döngüsü öğretilir. İşlevsel aktiviteleri artırmak amacıyla davranışsal aktivasyon uygulanır.
  • Kanıt: BDT’nin, hafif ve orta şiddette depresyonda antidepresan ilaçlar kadar etkili olduğu ve nüksleri önlemede avantaj sağladığı gösterilmiştir (Butler et al., 2006).

Anksiyete bozuklukları

BDT, yaygın anksiyete bozukluğu, sosyal anksiyete, panik bozukluk ve özgül fobiler gibi çeşitli anksiyete türlerinin tedavisinde etkili bulunmuştur. Anksiyete bozukluklarında, bireylerin felaketleştirici düşünceleri ve kaçınma davranışları ön plandadır.

  • Tedavi süreci: Maruz bırakma ve bilişsel yeniden yapılandırma gibi tekniklerle bireylerin korkulan uyaranlarla başa çıkabilmeleri sağlanır. Örneğin, sosyal anksiyetede bireyin korktuğu durumlarla yüzleşmesine yönelik davranışsal deneyler uygulanır.
  • Kanıt: BDT, anksiyete bozukluklarının tedavisinde oldukça etkili olup, ilaç tedavisine alternatif veya tamamlayıcı bir yöntem olarak kullanılır (Hofmann et al., 2012).

Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB)

Obsesif-kompulsif bozukluk, bireyin tekrarlayan obsesif düşünceler ve kompulsif davranışlarla baş etmeye çalıştığı bir bozukluktur. BDT, özellikle maruz bırakma ve tepki önleme (MTÖ) teknikleri ile OKB tedavisinde oldukça etkilidir.

  • Tedavi süreci: Danışan, kaygı yaratan düşüncelerle yüzleştirilir ancak kompulsif davranışları gerçekleştirmesi engellenir. Bu süreç, bireyin obsesif düşünceleriyle başa çıkma becerisini geliştirir.
  • Kanıt: Maruz bırakma ve tepki önleme teknikleri ile yapılan çalışmalar, OKB tedavisinde BDT’nin kalıcı etkiler sağladığını göstermektedir (Abramowitz, 2006).

Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB)

Travmatik olaylara maruz kalan bireylerde görülen TSSB, aşırı uyarılma, kaçınma davranışları ve travmatik anıların tekrar yaşanması gibi belirtilerle ortaya çıkar. BDT, travma sonrası stres belirtilerinin azalmasında ve işlevselliğin artmasında etkilidir.

  • Tedavi süreci: Maruz bırakma terapisi ve travmatik olaylara yönelik bilişsel yeniden yapılandırma kullanılır. Danışan, güvenli bir ortamda travmatik olayları tekrar ele alarak yaşantılarının duygusal etkisini hafifletir.
  • Kanıt: BDT, TSSB tedavisinde altın standart tedavi yöntemlerinden biri olarak kabul edilmektedir (Bisson et al., 2007).

Yeme bozuklukları

Yeme bozuklukları, bireylerin yemek yeme davranışları ve beden algıları ile ilgili işlevsiz düşüncelere sahip olmaları sonucu gelişir. BDT, anoreksiya, bulimiya ve tıkınırcasına yeme bozukluğu gibi durumlarda yaygın olarak uygulanır.

  • Tedavi süreci: Terapide, bireylerin beden imajı ve yemekle ilgili işlevsiz düşünceleri ele alınır. Davranışsal planlamalar ile bireylerin yeme davranışlarını düzenlemeleri sağlanır.
  • Kanıt: BDT, özellikle bulimiya ve tıkınırcasına yeme bozukluğu tedavisinde etkilidir ve nüks oranını azaltır (Fairburn, 2008).

Bipolar bozukluk

Bipolar bozukluk, mani ve depresyon dönemleri ile karakterize edilen bir ruhsal bozukluktur. BDT, bipolar bozuklukta ilaç tedavisine ek olarak kullanılır ve bireylerin duygu düzenleme becerilerini geliştirmeyi hedefler.

  • Tedavi süreci: Terapi sürecinde bireylerin duygu dalgalanmalarını yönetmeleri ve stres faktörleri ile başa çıkmaları sağlanır.
  • Kanıt: BDT, bipolar bozuklukta nükslerin önlenmesi ve işlevselliğin artırılmasında etkilidir (Lam et al., 2003).

Şizofreni

Şizofreni, gerçeklikten kopma ve bilişsel bozukluklarla karakterize edilen ciddi bir ruhsal bozukluktur. BDT, şizofrenide pozitif belirtilerin (halüsinasyonlar, sanrılar) yönetiminde ve bireyin işlevselliğini artırmada kullanılır.

  • Tedavi süreci: Terapide bireylerin sanrıları ile başa çıkma becerileri geliştirilir ve olumlu davranışların teşvik edilmesi sağlanır.
  • Kanıt: Şizofreni tedavisinde BDT, ilaç tedavisine ek olarak belirtilerin azaltılmasında etkili bulunmuştur (Morrison, 2014).

Uyku bozuklukları

BDT, uykusuzluk (insomnia) tedavisinde de etkili bir terapi yöntemidir. Uyku sorunları genellikle bireylerin işlevsiz uyku inançlarından ve kaygılarından kaynaklanır.

  • Tedavi süreci: Uyku hijyeninin geliştirilmesi, uyku kısıtlaması ve bilişsel yeniden yapılandırma teknikleri uygulanır.
  • Kanıt: BDT, uyku bozukluklarının tedavisinde uzun vadeli iyileşmeler sağladığı için tercih edilmektedir (Morin et al., 2006).

BDT, depresyon, anksiyete, OKB, TSSB, yeme bozuklukları, bipolar bozukluk, şizofreni ve uyku bozuklukları gibi birçok ruhsal bozukluğun tedavisinde etkili bir yöntem olarak kabul edilmektedir. Bilimsel araştırmalar, BDT’nin özellikle kısa sürede sonuç veren, nüksleri önleyen ve kalıcı değişimler sağlayan bir terapi yöntemi olduğunu ortaya koymaktadır. Terapi sürecinde danışanların bilişsel ve davranışsal müdahalelerle güçlendirilmesi, psikolojik sağlığın geliştirilmesinde önemli rol oynamaktadır.

Referanslar

Hofmann, S. G., Asnaani, A., Vonk, I. J. J., Sawyer, A. T., & Fang, A. (2012). “The efficacy of cognitive behavioral therapy: A review of meta-analyses.” Cognitive Therapy and Research, 36(5), 427-440.

Beck, A. T. (1967). Depression: Clinical, Experimental, and Theoretical Aspects. Harper & Row.

Butler, A. C., Chapman, J. E., Forman, E. M., & Beck, A. T. (2006). “The empirical status of cognitive-behavioral therapy: A review of meta-analyses.” Clinical Psychology Review, 26(1), 17-31.

Abramowitz, J. S. (2006). Understanding and treating obsessive-compulsive disorder: A cognitive-behavioral approach. Routledge.

Bisson, J. I., Roberts, N. P., Andrew, M., Cooper, R., & Lewis, C. (2007). “Psychological therapies for chronic post-traumatic stress disorder (PTSD) in adults.” Cochrane Database of Systematic Reviews, (3).

Butler, A. C., Chapman, J. E., Forman, E. M., & Beck, A. T. (2006). “The empirical status of cognitive-behavioral therapy: A review of meta-analyses.” Clinical Psychology Review, 26(1), 17-31.

Fairburn, C. G. (2008). Cognitive behavior therapy and eating disorders. Guilford Press.

Hofmann, S. G., Asnaani, A., Vonk, I. J. J., Sawyer, A. T., & Fang, A. (2012). “The efficacy of cognitive behavioral therapy: A review of meta-analyses.” Cognitive Therapy and Research, 36(5), 427-440.

Lam, D. H., Hayward, P., Watkins, E. R., Wright, K., & Sham, P. (2003). “Relapse prevention in patients with bipolar disorder: Cognitive therapy outcome after 2 years.” American Journal of Psychiatry, 160(11), 2045-2052.

Morin, C. M., & Espie, C. A. (2006). Insomnia: A clinical guide to assessment and treatment. Springer Science & Business Media.

Morrison, A. P. (2014). A manual for treating psychosis: Cognitive therapy for at-risk adolescents and adults. Routledge.

Yorum yapın

Anasayfa » Genel » Bilişsel davranışçı terapi nedir?